Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

1 Ocak 2010 Cuma

THIS IS IT




Bu gün yeni yılın ilk günü. Epey bir süredir arkadaşlarımla Ayın Biri Kilisesine gitmeyi istiyorduk. Sonunda hem yılın biri hem de ayın biri olan bugün gitmeye karar verdik. Duyduklarımıza göre buraya gidip olmasını istediğin dileklerin için anahtar alıyorsun ve olduğunda da gelip anahtarını geri veriyorsun. Sabah, umutlarımız ve dileklerimizle oraya gittik. En kısa zamanda geri iade etmeyi umarak adak adadık ve anahtarlarımızı aldık.


Bugün Michael Jackson’ın konser hazırlıkları ve provalarda çekilen görüntülerinden oluşan “This Is It” adlı videoyu keyifle izledim. Anladım ki yaptığın işi sevmek çok önemli. Ne kadar gönülden severek yapıyorsan bir işi kendini o kadar adıyorsun ve başarın artıyor.

Büyük bir ekip bir arada çalışıyorlar. Işıkçı, sesçi, koreograf, dansçılar, vokaller, teknik ekip… kocaman bir kadro var sahnedeki o dev adamın arkasında. Ve o dev adam çalışanların hepsini dinliyor, hepsiyle konuşuyor, çalışıyor, aslında onların hepsinin toplamı “O”.

Kimi zaman klavyeyi çalan müzisyene hangi notayı kaç ölçü istediğini anlatıyor, kimi zaman dansçısına yapacağı hareketleri gösteriyor. Herkes gibi ve hepsinin toplamı kadar çalışıyor. Birlikte çalıştığı insanlar ona hayran, onunla aynı sahneyi paylaşmaktan büyük gurur duyuyorlar.

Sanırım işin sırrı en önce yaptığın işi sevmekten geçiyor. Ve ardından çok çalışmak, işine gereken özeni göstermek, yeniliklere açık olmak ve sürekli denemeye devam etmek gerekiyor.

Videoyu izlerken Michael Jackson’a bir kez daha hayran oldum. Bütün şarkılarda dansçıların yaptığı her koreografiyi o da biliyor ve neredeyse dansçılardan daha güzel yapıyordu. Çalınan şarkıların tümünün müzik alt yapısını biliyor, gereken yerlere rötuş yapıyor ve hiç durmadan çalışıyordu.

Video bittikten sonra eski şarkılarından bazılarını yeniden dinledim. Zamansız şarkılar olur ya, hani 15 yaşındayken de aynı tadı verir, 35 yaşındayken de, hatta belki de bizim çocuklarımız 15 yaşına geldiğinde de onlara aynı tadı verecektir. İşte bence MJ zamansız şarkılar üretiyordu. Hala çok güzel, hala dinlerken içimi titretiyor. Yokluğuna üzülüyorum.

Bu günlerde ben de meslek hayatımı sorguluyorum. Acaba bir insan sadece okuduğu alanda mı çalışır? Ya da hangi alanda tecrübesi varsa hayatı boyu sadece o alanda mı kalmalı? Para kazanmak, yaptığın işi sevmek, eğitim almak, çömez olmak, uzmanlaşmak, uzun saatler çalışmak ya da rahat çalışmak… kafam pek bir karıştığı anlayacağınız. Ama Michael Jackson’ı izleyince tamamdır dedim. Başka türlü olmaz. Ben de severek, kendimi adayarak yapacağım işi bulmaya niyet ettim. Umutlarım içimde, anahtarlarım cebimde. This is it  : )

Resim: http://www.michaeljackson.com/us/home

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder