Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

16 Şubat 2011 Çarşamba

KARALAMA DEFTERİM

Geçtiğimiz hafta Sabahattin Ali’nin 1943’te yazdığı romanı Kürk Mantolu Madonna’yı okudum. Roman sonuca ulaşamamış bir aşk hikayesi üzerine kurulmuş. Romanın kahramanı Raif içe kapanık bir adam. Bir gün oto portresini gördüğü Kürk Mantolu Madonna Maria’yla karşılaşır ve büyük bir aşk başlar. Maria henüz aşkını açabilmişken Raif’in Türkiye’ye dönmesi gerekir. Böylece biri Berlin’de biri Türkiye’de mektuplaşarak birbirlerinden haber beklerler. Bir gün ansızın Maria’dan gelen haberler kesilir. Raif unutulduğuna inanarak bir daha kimseyi sevmez ve hayata küser. Sadece yaşamak olsun diye yaşar. Evlenir, aile kurar fakat ne yaşarsa yaşasın bir daha mutluluk hayatında yer almaz.


Perşembe günü TEDXRESET konferansındaydım. Sabahtan akşama kadar farklı alanlardan isimler 18'er dakikalık konuşmalar yaptılar. Çeşitli çağrışımlarım oldu. Zaten bu yazı da karalama defteri kıvamında bir çağrışımlar bulutundan oluşuyor. Bakalım nereye götürecek beni. 
Şehir sosyoloğu Prof. Murat Güvenç’in konuşmasından aklımda Aristo ve Galileo’nun teorileri kalmış.  “Şeyler düşer, çünkü şeylerin yeri doğal olarak aşağısıdır. Serbest bırakılan nesne ne kadar ağırsa o kadar  hızlı düşer.” diyor  Aristo.  Buna karşılık Galileo ise bu tezi bir adım ileriye götürüyor. “Düşme eylemi nesnenin içinde bulunduğu ilişki sistemi ile bağlantılıdır. Aynı nesne dünyada düşer ama uzayda düşmeyebilir. Yani nesneleri etkileyen ikincil nitelikler vardır. Boyut, şekil, miktar, hareketlilik, hava, sürtünme, bulunduğu mekan gibi nitelikler Aristo’nun kuramını çürütür.” 

Yankı Yazgan konuşmasında İzmir enginarından bahsetti. Yaprağından enginarı sıyırıp ağzında çiğnedikten sonra o güzel tadının farkına varmak için 30sn beklemek gerekiyormuş. Çünkü dildeki tat reseptörleri ancak 30 sn. sonra tadı fark edebiliyor. Yani 30 saniye bekleyemezsek belki de enginarın tadını sevmediğimize karar veriyoruz. İnsan beyni de bedenin yaptığı hareketi 500msn sonra fark ediyormuş. Nasıl ki önce şimşek gelir ardından gök gürültüsü gelirse beyin de önce 'kolumu kaldırıyorum' diye seslendiriyor ve 500msn. geçtikten sonra kolu kaldırıyormuş. Çocukken enginarı sevmezmiş (sevdiğini bilmezmiş) oysa şimdi çok seviyormuş. Ve şu soruyu soruyor: “ Mutluysam ama ya mutlu olduğumu bilmiyorsam?”  

Mutluluk da Yankı Yazgan'ın enginarlarının tadı gibi sonradan anlaşılan bir duygu. Bazen bir olayı yaşadığımızda kendimizi nasıl hissettiğimize karar veremeyiz. Aradan yıllar geçtikten sonra bir resme bakıp “Vay be! Yaşadığım en mutlu zamanlardandı” deriz. Oysa mutluluk; biraz sabır ve biraz dayanma gücü ile o anda yaşanabilir.

Raif’in mutsuzluğunu ben biraz Aristo’nun mantığına benzettim. “Ağır nesneler hızla düşer”  Düz mantık: “Mektup gelmediyse terk edilmişimdir”  Oysa Raif'in bilmediği bir gerçek vardı. Maria artık hayatta olmadığı için ona mektup yollamayı kesmişti. Yani Galileo’nun dediği gibi nesnenin sadece ağır olması değil, ne kadar sürtündüğü, ne kadar serbest kaldığı gibi Maria’nın da mektup yollayamamasının ikincil sebebi vardı. Maria hayatını kaybettiği için mektup yollayamamıştı. Yani Raif'in duygusunu farklılaştıran, ilk anda görmediğimiz ama duygusunu değiştirecek ikincil etkenler olabilir.

Ve enginarla Raif'in durumunu bağlamak istiyorum. Yankı Yazgan’ın dediği gibi ne hissettiğine karar verebilmek için 30 saniye bekleseydi Raif; kaybının ikincil sebeplerini düşünseydi belki de kendini bu kadar mutsuz bir hayata hapsetmeyecekti. Tabi ki yine çok üzülecekti ama bir zaman sonra yeniden sevmeyi yeniden mutlu olmayı becerebilecekti. Onun gidişine dayanabilseydi, vedalaşabilseydi belki hayatı daha farklı ilerleyecekti. Aşka inancını yitirmeyecekti. Belki başka Madonna’larla karşılaşabilecekti.  Yeniden mutlu olabilecekti. 

Hayat yaşam döngülerinden oluşuyor. Yeniden doğabilmek için hep küçük ölümlerden geçmek gerekiyor. Raif, Maria’nın öldüğünü bilmese de onunla vedalaşıp, ona olan aşkını öldürebilseydi belki yeni bir yaşam döngüsünde yeniden yaşama başlayabilecekti.

"Kürk Mantolu Madonna" bitti. Yeni bir kitap başladı. 

Resim: Artichoke Girl- blog.lemonshortbread.com


8 Şubat 2011 Salı

Yine Yeniden Bir Daha....

Size olur mu? Bazen paranız kalmadı sandığınız bir anda elinizi cebinize atarsınız ve geçen kıştan beri ilk kez giydiğiniz paltonun cebinden para çıkar. Ya da kaç zamandır kullanmadığınız çantanın bir gözünde para buluverirsiniz. Ve o para o kadar mutlu eder ki... Hiç ummadığın anda var olmuştur. İhtiyacın varken ortaya çıkmıştır.

Bazen paralarımızı kumbaralarda biriktiririz, bazen yastık altında. Hayat akarken paraları kullanır ve bir kısmını da biriktirmeye devam ederiz. İhtiyacımız olduğunda biriktirdiklerimiz yetişir yardıma. Derin bir oh çekip, "iyi ki bunları biriktirmişim, iyi ki varmış" deriz. Kimi zaman biriktirmek zordur. Dişimizden tırnağımızdan arttırırız.  Bedel öderiz. Kimi zaman daha kolay olur. Ama birikimler hep işe yarar. Güvende hissettirir. İşte o yüzden bazen ben bir başkasının birikimi olmak için uğraştım bazen de ben sevdiklerimi biriktirdim. 

Bu haftasonu kumbaram meydana çıktı. 35 yaş sendromuyla geçen koca bir haftanın ardından bunun kutlanacak birşey olmadığına karar verip, kutlama yapmama inadımla kendimi daha da sıkıntıya sokarak geçirdim birkaç günümü. Ama şimdi  çok mutluyum.  Aksiliğin doruğundayken, ummadığım anda paltomun cebinde para buldum; dostlarım çıkageldi bir mum üfledim. Ertesi gün çantamın cebinden para çıktı; yine dostlar toplandı ben yeniden mum üfledim. Sonraki gün acil durum kumbarası açıldı, ailem yanımdaydı ve akşam bir kez daha mumları üfledim. Hayatım kumbaram oldu ve biriktirdiğim insanlar sıkıntıma ilaç oldu. Kumbaram açıldı ve mesajlar, mailler, telefonlar, selamlar, tanıdık yüzler, hatta unutulmuş yüzler ortaya saçıldı. Herkesle karşılaştım.

Yine yeniden doğum günümü kutladık.
Bir yeni yaşa daha girdim. Sevdiklerimle birlikte, keyifle büyümeye devam ediyorum. Bütün ağırlıklarımdan kurtuldum, hafifledim.  Sevdiğim dostlarım, canım ailem iyi ki varsınız,  iyi ki doğdum.  Çok  mutlu bir 35lik oldum.  :) 

Hayatıma dokunan; bu güzel kutlamada buluştuğum herkese çok teşekkürler.