Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

29 Mayıs 2017 Pazartesi

ZİHİN VE BEDEN İLİŞKİSİ

OImage result for mind and body connection

Bedenlenmiş biliş konusu hala ilgilimi çekmeye devam ederken bu hafta okuduğum başka bir kitapta tamamen farklı bir alanda yeniden karşıma çıktı. Janice Kaplan'ın" Hayat Sana Teşekkür Ederim" isimli kitabını okuyorum. Kitap, gazeteci bir yazarın şükran konusunu ciddi bir araştırma konusu halinde ele alıp yaptığı incelemeler, öğretim görevlileriyle yaptığı röportajlar ve tabii kendi kişisel şükran günlüğü ve şükran deneyimlerinden oluşuyor. Kitabın bir bölümü şükran duymanın fiziksel sağlıkla olan ilgisini inceliyor. 

Bedenlenmiş biliş teorisinde zihin-beden ilişkisini bedensel hareketleri kullanarak zihnimizi kandırmak/ ikna etmek olarak ele alındığını görmüştük."Zihnin dönüşene kadar bedensel hareketi taklit etmeye devam et" diyordu bu teori. Yani kaslarımızı hareket ettirmek bizi mutlu edecek bir kimyasal döngüyü başlatıyordu. Oysa zihin-beden ilişkisi çift yönlü bir ilişki. Tam tersinden de ele alınabilir. Olumlu duygular hissederek de hastalıklarımızı iyileştirebiliriz demek ki.  

Negatif duygular bizi hasta edebiliyorsa pozitif duygular ve şükran duymak sağlığımızı koruyor olamaz mı? 

Janice Kaplan'ın Dr. Mark Liponis ile bu konuda yaptığı röportajda; Dr. Liponis  geçmiş ya da gelecek için endişelenmenin kişiyi alt üst etmeye yeteceğini söylüyor Bunu aşmanın yolu ise şimdiki ana odaklanmak ve kısa bir gözden geçirme yapmaktır.  İki kolum, iki de sağlam bacağım var, iki gözüm de görüyor, nefes alabiliyorum. Ağrı duymuyorum, bugün yemek yedim, açlıktan ölmüyorum. Yatacak yerim de var. Vay canına o zaman kendimi gayet iyi hissediyorum. Hayat güzel. "

İnsanların sağlıkla ilgili en büyük sorunun enflamasyonlar olduğunu görüyoruz. Örneğin, streptokok bakterisi boğaza yerleşip boğaz ağrısına neden oluyor. Bağışıklık sistemi iş başına geçer ve akyuvarlar bakteriyi yok etmek için hücuma geçer. Bu süreçte bu bölgede kan dolaşımı artar, hastalıklı bölgede yaklaşık 150 milyar yani normalin üç katı akyuvar antikor üretimi yapar.  Akyuvarlar çalışırken bu bölgede şişme kızarma ve enflamasyon oluşur, hatta ateşiniz bile çıkabilir. Yani akyuvarlar enfeksiyonu yok etmek için savaşır ancak arkalarında enflamasyon bırakırlar.
Bu da Amerika'daki yeni en büyük ölüm sebepleri arasına girmiştir. 

Dr. Liponis,  bağışıklık sisteminin duygulara tepki verebildiğini fark etmiş. Kaygı, öfke, korku gibi stresli duygular aynı akyuvar hücrelerini devreye sokuyor ve saldıracak hastalıklı hücre olmasa bile geride tehlikeli bir enflamasyon izi kalıyor. Akyuvar hücrelerinin üzerinde yüzey reseptörleri bulunur. Endorfin, dopamin, serotonin, adrenalin gibi kimyasallar nöro transmitter denen beyne duygu sinyallerini ileten kimyasallardır. Akyuvarlar yüzeylerindeki reseptörler sayesinde bu kimyasalları algılayarak üzgün olduğunuzu anlıyor ve harekete geçiyorlar. Ve geride enflamasyon bırakıyorlar. Yani bedeninizde hastalıklı hücre olmasa bile hissettiğiniz negatif duygular bağışıklık sisteminizi alarma geçiriyor.

Şükran duymak, sevgi ve merhamet hormonlarını devreye sokar, negatif duygu moleküllerini uzaklaştırır. Böylece akyuvarlar her şeyin yolunda olduğu mesajını alır ve devreden çıkarlar. Akyuvar sayısı azalır, enflamasyonlu hücre sayısı azalır ve kişi kendini daha sağlıklı ve iyi hisseder. 
Beden ve zihin ayrılmaz bir bütündür. Örneğin kaygılı, yorgun ya da stresli olduğumuzda bedenimiz bir tepki verir, ya grip oluruz ya migren tutar ya da mide ağrıları başlar. Oysa bu bedenimizin zihnimize verdiği tepkiden başka bir şey değildir. 

Keep-Calm-2-240x300
Bunu iyileştirmek için de kullanılacak yöntem dikkatini pozitife çevirmek, nerenin iyi olduğuna bakmak, bedeninde sorunlu olan bölgenin neresi olduğuna değil nelerin iyi çalıştığına bakmaktır. Şükran duydukça kaygı, endişe gibi stres belirtileri azalır. Bedenimizdeki enflamasyon azalır. Bu da hastalıklara daha az açık olmak anlamına gelir.
O zaman yeniden başa dönersek beden- zihin ilişkisi iki yönlü ise, kaslarımızı kullanmak bedenimizde kimyasal bir mutluluk döngüsü başlatabiliyor ise egzersiz yapmak mutluluk ve şükran duygusunu hissetmeyi arttırmak için etkili olabilir. Öyleyse kendime not : Bol bol şükran duygusu ve mutluluk hissetmek için bol bol egzersiz yap.




Resimler: http://www.aplanforliving.com/science-shows-mind-body-connection-real/
http://fitness4backpain.com/breaking-ground-on-the-mind-body-connection/



18 Mayıs 2017 Perşembe

BEYNİMİZİ İNANDIRMAK


Bahar Eriş'in  "Anne Beynim Aç" isimli kitabını okudum. Kitap çocuk eğitimiyle ilgili faydalı bilgiler içeriyor ve çok kolay okunuyor. Yazar kitapta çok hoşuma giden bir konudan da bahsetmiş. Bedenlenmiş Biliş (embodied cognition) olarak tanımlanan bu terim, beynimizi nasıl kandıracağımızı /inandıracağımızı anlatıyor. Merak ettim biraz inceledim. Zihin; beyin, beden ve bedensel deneyimlerimizin birleşiminden oluşur. Zihnimiz bedenimizle bağlantılıdır. Fiziksel dünyadaki deneyimlerimiz bizim bilincimizi oluşturur. Bedenlenmiş biliş, bu denklemin tersinden de işlediği fikrinin ortaya atılmasıdır. Yani bedenimiz de kendi başına zihnimizi etkileyebilir.

Peki bu ne demek?

Bu fikri ilk inceleyenler Lackoff ve Johnson isimli dil bilimcileri olmuş. 1979 yılında yaptıkları araştırmalarda, kullandığımız metaforlardaki  duyguların beden duruşları ve fiziksellikle olan bağlantısını incelemişler.  Örneğin, kontrolü tanımlarken kullandığımız metaforlardaki bedensel postürle ilgili tanımlamalara dikkat çekmişler: Kontolü ele almak, Konunun üzerindeyim, Benim kontrolüm altında, Gücünün doruklarında olmak.

Bedenlenmiş bilinç kavramını anlatan başka metaforlarla da karşılaşmışlar: Aramızdaki elektriği hissedebiliyorum, Bir kıvılcım oldu aramızda, moralim yerlerde sürünüyor, mutluluktan uçuyorum gibi...
Bu metaforlara bakınca aslında duygularımız fiziksel bedenimizin yansımaları gibi görünüyor. Mesela gelecek hakkında konuşurken bedenimiz hafifçe öne doğru uzanır, ya da geçmişteki olaylar hakkında konuşurken geriye yaslanırız, çünkü gelecek önümüzde ve geçmiş ise arkamızda kalmıştır.

Beden duruşumuz nasıl hissettiğimizi etkiliyor. Güvenli, stresli, depresif, mutlu insanların sahip olduğu bir beden duruşu vardır.  Dünyadaki mutlu insanlara baktığımızda daha güler yüzlü olduklarını, sık sık kahkaha attıklarını, daha hareketli ve daha çok egzersiz yapan insanlar olduklarını görürüz.  O zaman bu teoriye göre biz de düzenli olarak yüzümüzde gülme ifadesi yaparsak bedenimiz mutlu olduğumuzu hissedecek. Aynanın karşısına geçip içimizden gelmese bile gülümsemeye başlarsak, bedenimiz mutluluk hormonu salgılayacak. Gülümsediğimiz zaman başlangıçta belki gerçekten mutlu hissettiğimiz için gülmeyebiliriz ama yüzümüzde gülme hareketi olduğu için beynimiz bu bedensel uyarıcıya uygun hormonu salgılayarak bizi mutlu hissettiriyor.

Nil Gün bir kitabında diyor ki; her gün mümkün olduğunca çıplak, aynanın karşısına geçin ve kendinize bedeninizi sevdiğinizi söyleyin. "Kulaklarım sizi çok seviyorum her şeyi duymama yardımcı oluyorsunuz teşekkürler. Gözlerim sizi çok seviyorum, görmeme yardımcı oluyorsunuz, teşekkürler."

Neden olmasın? Daha mutlu, daha başarılı, daha kendiyle barışık hissetmek için, denemeye değer bence.
Resim: http://betterbelieveit.net/embodied-cognition-psychology-use-your-body-to-change-your-mind/

1 Mayıs 2017 Pazartesi

MAYMUN KAPANI


Maymun kapanının ne olduğunu biliyor musunuz? Ben yeni öğrendim. Hindistan, Tayvan gibi ülkelerde tarlaları talan eden maymunları yakalamak için çiftçilerin kullandığı bir tuzak türüymüş. Bu tuzak çok basit bir düzenekten oluşuyor. Bir Hindistan cevizinin ortasına maymunun eli sığacak kadar bir delik deliniyor, suyu boşaltılıyor ve içine maymunun seveceği ufak bir muz, fındık fıstık, pirinç gibi küçük bir delikten geçebilecek bir yem konuluyor. Kokuya gelen maymun elini deliğin içinden geçiyor, Hindistan cevizinin içindeki yemi avucuna alıp avucunu kapattığında ise geri çıkartamıyor. Yani maymun farkında olmadan tuzağa düşmüş oluyor. Elindeki ağırlıkla hızlı koşamayan maymun çiftçi tarafından kolaylıkla yakalanıyor.

Aslına maymunu tutsak eden hiçbir şey yok, avucunu açıp yemi bıraksa elini geri çekebilecek. Ama maymun bırakmak istemiyor ve eli Hindistan cevizinin içinde debelenip dururken çiftçi onu yakalıyor.

Maymunu tutsak eden sizce nedir? Kendi bırakmama arzusu olabilir mi? Aslında maymunu tutsak eden fiziksel hiç bi güç yok. Maymun sadece bir fikir nedeniyle kapana kısılıyor. “Pirinç ya da muz gördüğünde onu al ve bırakma” düşüncesi onlar için öldürücü olabiliyor.

Bazen kendimi bir maymun kapanına kısılmış gibi hissediyorum.

Hepimiz hayatta mutluluğa ulaşmak istiyoruz. Ama bazı sabit fikirlerimizden de vazgeçmek istemiyoruz. Biz de maymunlar gibi aslında işimize yaramayan hatta bize zarar veren bazı fikirlere, eşyalara, duygulara kör körüne bağlı kalıyoruz.

Maymun aslında zihnini incelese görecek ki yiyeceği bıraksa eli rahatça delikten çıkacak ve hızlıca koşup yine serbest kalabilecek. Ya da bambaşka bir şey deneyip Hindistan cevizini taşa vurup kırmayı deneyebilir.
Biz de kendimizi bazen sorunların içinde kaybolmuş buluyoruz. Kendi tuzağımızın ne olduğunu bulursak ondan kurtulmak için çözümler de aramaya başlayabiliriz.

Bazen farkındalık meditasyonları yaptığım zaman nefesimi tuttuğumu fark ediyorum. Nefesi içime çekiyorum ve düşünceler gelince zihnime, nefesimi tuttuğumu fark ediyorum. Düşünceler, içimde hapsedilmiş o nefes beni rahatsız ediyor. Zihnimi rahatlatıp düşüncelere takılmadan meditasyona konsantre olabildiğimde ise nefesimin aktığını hissediyorum. Ve sık sık kendime tekrarladığım o kelime aklıma geliyor. Bırak…. “Let go” …