Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

2 Mart 2010 Salı

İÇİMDEKİ RECEP’İ TANIMAK

Ben Recep İvedik karakterini çok kınardım. Filmlerini seyretmeyi de hep reddetim. Hatta birinci film çıktığında erkek arkadaşım katıla katıla izlediğinde ona da sinir olmuştum. :) Şimdi üçüncüsü vizyonda. Düşündüm ben neden bu kadar sinir oluyorum bu Recep’e? Hatta daha da önemlisi seyretmeden, neden sinir oluyorum. Seyredip sinir olsam bir derece daha anlaşılabilir.

Karar verdim ki bu yaptığım varolan bir şeyi yadsımak. Gerçekten de hayatımızda Recep’ler var. Bu film en çok izlenilen filmler arasına girdi. Pekçok insan bu filme çok gülüyor. Ben ise yadsıyorum. Görmek bile istemiyorum. Recep karakterinin yaptığı davranışları kaba, saygısız, utanılacak, ayıp, çirkin olarak değerlendiriyorum. Üstelik filmi izlemedim sadece çeşitli fragmanlara dayanarak bu yargıya varıyorum.

Kendi tepkimi düşündüm. Gestalt felsefesi penceresinden bu tepkime bakmaya çalıştım. Bizi biz yapan içimizdeki her parçamızın tamamıdır. Bu parçalar kendi başına bütün olduğu gibi birleşince bir başka bütünü İNSAN’ı oluştururlar. Ve sağlıklı bir insan, içindeki her bir parçayı tanımaya, bilmeye, temas etmeye çalışır. Örneğin benim çok sosyal olan bir parçam var. Ben bu parçayı çok seviyorum. Yabancı insanlarla dolu bir ortama girdiğimde kiminle ne konuşacağımı, insanlarla nasıl tanışacağımı biliyor olmamı bu sosyal parçam sağlıyor. Bir diğer parçam evcimen. Benim sıcak, yakın ilişkilerden keyif almamı, ev toplantıları, aile ortamları, yemek sohbetleri, yakın arkadaşlıkları tercih etmemi sağlayan parçam o. Ben bu parçamı da seviyorum. Ben içimdeki her parçayı tanımaya çalışıyorum. Bana ait olan, beni bütün yapan her bir küçük parçayı tanıyıp, varlığını kabul etmeyi deniyorum.

Benim de kendi içimde varlığından hoşlanmadığım parçalarım var. Her bir parçamı sevmek zorundayım diye bir kural yok. Başlangıçta bu sevmediğim parçalarım yokmuş gibi davranıyordum. Tıpkı Recep’i yadsıdığım gibi, benim içimdeki beni utandıran, kaba-saba gelen, belki var olduğunu bilmekten bile korktuğum parçaları görmezden geldim.

Recep’i yadsımak kendi içimdeki o sevmediğim parçaları yadsımak gibi geldi bana. Farkettim ki ben o beğenmediğim parçamı yok sayarak aslında kendi içimdeki bir yere yabancı kalıyorum. O yüzden daha çok parçayla tanışmaya karar verdim. Beğenmesem de temas etmek, onun orada olduğunu bilmek kendi bütünümü tanımak için önemli geldi.

Benim alıngan bir parçam var. Kimseyle konuşup kararlaştırmadan, sessizce bir arkadaşımın beni bu hafta aramasını bekleyip, sonra da aramazsa ona yine kendi içimde sessizce alınabiliyorum. “Gördün mü işte bak, aramadı beni” diye düşünebiliyorum. Ya da birisi şaka niyetine benimle bir konuda dalga geçerse ben fazla ciddiye alıp gerçekmiş gibi alınabiliyorum. Kendi alıngan parçamla temas etmeden önce bu durumlar beni kızdırırdı. Gerçek sanırdım. Arkadaşım bana kötü davranıyor sanırdım. Sonra alıngan parçamla tanıştım. Şimdi bu tür durumlar yaşadığımda biliyorum ki karşımdaki insanın ne benim beklentimden haberi var ne de bana kötü bir eleştiri yapmaya niyeti. O sadece hayatının akışına göre devam ediyor yaşamaya. Benim alıngan yanım onun davranışlarına olumsuz bir anlam yüklüyor. İşte o zaman kendi duygularımı anlamlandırmam kolaylaştı. “Dur bakalım Cella! Bu kişi senin telefon beklediğini bilmiyordu ki, bu hafta işi yoğundu ve aramadı seni. Bu kadar. Senin alıngan yanın şimdi seni doluran, üzen.” Ve bu cümleyi bilmek bana çok iyi geliyor. Her seferinde bunu duyup “Haa, evet ya kötü bir şey yok o zaman” deyip sakinleşip yoluma devam edebiliyorum.

Ben bu alıngan yanımı çok sevdiğimi, ona bayıldığımı falan söylemiyorum. Bunun hayatım için bir RECEP olduğunu biliyorum. Ama artık onu izlemeyi reddetmek yerine izleyip, gereken yerde kontrol edebilmeyi seçiyorum. Hepimizin içinde Recep’ler var. Sizin de vardır. Önemli olan Recep’leri yadsımadan, tanımaya çalışmak, onlara temas edip sevmesek de varlığı ile barışık yaşayabilmek. İçinizdeki her bir özelliği, parçanızı tanımaya çalışın. Kendi Receplerinizi bulun. Benim için yaşam bu şekilde daha kolaylaştı. Bu haftasonu Recep İvedik izlemeye gideceğim.

4 yorum:

  1. Recep İvedik'i izlemeyi reddeden biri olarak yazın şööyyleeeee dokundu bana:) İzler miyim, senin kadar olgunlaştım mı bilmiyorum ama en azından izleyebilmeyi aklımdan geçiriyorum artık:) Tesekkurler

    YanıtlaSil
  2. Izlenmeli bence, karakteri mesru hale getirmek icin degil ama kabuktan siyrilmak icin belki de...

    YanıtlaSil
  3. Önemli olan zaten hayatımızda yadsıdığımız şeylerle bir temas sınırı oluşturabilmek, belki yine sevmemeye devam edeceğim. Çok muhtemel:) ama böyle de birşeyin varlığını biliyor olacağım

    YanıtlaSil
  4. Cella Recep bir şekil olarak karşımızda ve söylediğin gibi sendeki Recep ve bende ki Recep hepsinin ayrı bir temas etmediğimiz yanımızı gösteriyor.
    Daha farkedilmeyen ne Recepler var ...

    çok güzel yazmışsın arkadaşım

    YanıtlaSil