Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

6 Mart 2010 Cumartesi

İDEAL PARTNER


“I am the perfect partner for my perfect partner.”

Dün akşam bir arkadaş grubunda sohbet ederken, kendimizi kadınlarla erkekler arasındaki farkları konuşurken bulduk. Özellikle ikili ilişkilerde çok farklı düşünme tarzlarına sahip olduğumuzu sohbet esnasında da canlı örneklerle anladık. Herkesin kendisi için bazı kriterleri var. İdeal partner tanımı herkesin çok farklı. Havacılık sektöründeki hostes kriterlerinden konuşurken bir erkek arkadaş değişen hostes kriterlerini eleştirdi.  “Canım kadın dediğin 55 kilo olur. Fazlası olan kadının ne işi var hostes olarak.” deyiverdi.   Sohbet ilerlediğinde yine bir altın yumurta yumurtladı ve aslında erkeklerin çok da akıllı kadından partner istemediğini söyledi. Kadın dediğin biraz beceriksiz olmalı, her işini kendi halledememeli ki erkeğe daha başarılı, güçlü hissettirebilsin. İşte; bu erkeğin ideal partneri olacak kadın hakkındaki beklentisi yarı şaka olsa da karşımda duruyor.

Bir başka erkek arkadaşım, ideal partneri ile hobilerini paylaşmak istediğini anlatıyor. Hayatta yapmayı sevdiği şeyleri, sevdiği insanla da birlikte yapabilmek onun için önemli. Bir kız arkadaşım ideal partnerinin arkadaşı gibi sohbet edebildiği, yanında hep güldüğü biri olmasını istiyor.

“Ben, benim ideal partnerim için ideal bir partnerim.” Bu hafta bu cümle üzerinde düşündüm. Peki ne demek ki ideal partner, ya da kime göre ne idealdir? Benim için ideal olan bir şey acaba senin için de ideal mi?  Acaba olabilir mi böyle bir şey? "Ben seni seçtim. Arkadaşız, yanında çok da gülüyorum eğleniyorum, beğeniyorum seni, tamam o zaman benim ideal partnerim sensin." dediğim de bakalım o da benimle aynı şeyleri düşünüyor mu? Ya onun için ideal partner sadece eğlenceli, arkadaşı olan bir kadın değil ise ne olacak? Ben ideal partner olarak onu seçtim diye o da beni seçmek zorunda mı?  

Bir başka örnek bir kız arkadaşımdan. Uzun yıllardır, hayatında olmasını istediği erkeğin özelliklerini tanımlıyor. Ne istediğini çok iyi biliyor. "Benim sevgilim seyahat etsin, benim sevgilim özgür olsun..." bir gün birisiyle tanışıyor. Hayalindeki kişiye çok benzeyen bir adam bu. Uzun süre bu kişiyle bir ilişkilerinin başlamasını diledi. İdeal partnerini bulmuştu. Erkek arkadaşında olmasını istediği tüm özellikler onda vardı. Birlikte nereleri gezeceklerini, yaşamlarının nasıl olacağını hayalinde canlandırdı. Gerçekmiş gibi canlandırma yaparak, bütün yaşamak istediklerini görselleştirerek gerçeğe dönüştürmek için olumlu bir yaklaşım izledi. Ama ufak bir pürüz vardı!!!! Platonik sevgilinin bu hayallere katılmaya pek niyeti yoktu. Yani bu kızın kendine seçtiği ideal partneri için, ideal partner bir başkasıydı. Olmadı karşılıklı örtüşmedi istekler. 

Ve günlerden bir gün, bu kız platonik sevgiliden umudu kesti. Burada ince bir ayırım var. Platonik sevgiliyi gerçek sevgili yapmaktan umudunu kesti ama X sevgili ile yaşamak istediklerinden umudunu kesmedi. Hayallerini yine kuruyordu ama bu sefer yanındaki erkeğin bir yüzü yoktu. Kimliği belirsiz bir adamla yapacağı seyahatleri, sohbetleri ve eğlenceli zamanları hayal etmeye devam etti. Ve bir süre sonra bingo… hayalindeki adam başka bir surette hayatına tezahür etti.  Platonik aşkından vazgeçti ama hayallerinden vazgeçmedi. 

Bence "ben ideal partnerim için, ideal bir partnerim" sözü de bu örneği doğruluyor. Karşılıklı ideal partner olabilmek için kadının ve erkeğin beklentilerinin birbiri ile örtüşmesi gerekiyor. Hayalleri bir koşula bağlamak hayalin gerçekleşmesini de yavaşlatıyor. Hayallerini bir kişinin tekeline sabitlemekten vazgeçtiği zaman da hayat ona onun için ideal partneri getirdi. Ve ancak o zaman kendi ideal partneri için bu kız da ideal bir partner olabildi. Çünkü karşılaştığı erkek de hayatı için aynı onun özelliklerine sahip bir kız ve aynı onun yapmak istediklerini bekliyordu.



İdeal partner tanımını bir kişiye sabitlemek yerine serbest bırakmak, bu kimliği belirsiz sevgiliye ulaşma ihtimalini arttırıyor. Sadece erkek- kadın ilişkileri için değil başka pek çok konuda da bu cümleyi kılavuz olarak kullanabilirim. İdeal çalışma ortamı, ideal arkadaşlık, ideal ev... Tek dikkat etmem gereken bir isim koyarak; isteklerimi hayallerimi sınırlamamak. 'bir tek bu pembe panjurlu evi istiyorum' demek yerine 'pembe panjurlu, bahçeli keyifli bir ev istiyorum' diyebilirim. 

O zaman benim için ideal olan yerlere de açık kapı bırakmış oluyorum. Oysa tek yerle sınırlandırınca ve o yer benim için değil bir başkası için uygunsa, o zaman ben o yer boşalana kadar panjurlu evimi bekler dururum ellerim bomboş. Oysa pek çok panjurlu ev seçeneği var. Neden bir başka ev olmasın?



Resimler:
http://pikaland.com/images/1347.jpg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder