Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

24 Mart 2010 Çarşamba

DURAKLAMA

Vee tatilden döndüm. Çok keyifli zaman geçirdim. Güzel müzikaller izledim. Güzel yemeklere baktım ama azimliydim yemedim. Biraz ıslandım, biraz yoruldum, çok güldüm, çok keyif aldım. Ve evime geri döndüm. Kapıyı açtığımda evimin tanıdık çerçevesinde olmaktan çok mutlu oldum.

Farkettim ki buradaki hayatım duraklamış ben Londradayken. Evim aynı bıraktığım gibi, çıkarken bıraktığım dağınık halinde duraklamış. Hava aynı bıraktığım gibi parçalı bulutlu, zihnimdeki kargaşa duraklamış, yapılacak işler listesi ben dönene kadar duraklamış, yapılması gereken telefon konuşmaları, planlanması gereken etkinlikler hepsi duraklamış. Nedense maillerim hiç duraklamamış, akşam baktığımda gelen kutusu oldukça kalabalıktı. :)

Google Buzz’da paylaşılmış olan bir blogu sizinle paylaşmak istiyorum. Benim de günlük maillerine üye olduğum bir blogdan alıntı yapıyorum.  http://www.kabbalah.com/blogs/yehuda/pause-pause-pause%E2%80%8F

Hayat denen çemberin üzerinde koşup duran bir hamster gibi hissetiniz mi kendinizi hiç? Sen ne kadar koşarsan çember o kadar dönmeye devam eder. Çember döndükçe sen koşmaya devam edersin. Ve boyle devam eder durur. BUGÜN: Durakla, durakla, durakla… Kendini yeniden koşarken bulduğunda hemen durakla.

Sanırım tatiller de bizim akıp giden hayatımızdaki duraklamalar/molalar oluyor. Gitmeden önce aklım doluydu. Yetişmesi gereken işler, aramam gereken insanlar, planlamam gereken etkinlikler, bitirmem gereken bir puzzle (çok az kaldı valla) ve aklımı kurcalayan daha bir sürü şey vardı. Ama uçağa bindiğim anda sanki içimdeki o fare tekerleğinden indi ve koltuğa oturdu. Durakla, durakla, durakla…

Tatil boyunca geride bıraktıklarımı hiç düşünmedim. Telefona bile gerekmedikçe bakmadım. Hayatın akışında aklımı kurcalayan endişelerimi, gelecek kaygılarımı, çatışmalarımı duraklattım. Karşılaştığım en zor sorular: “Bugün nereyi gezeceğim? Bu akşam hangi güzel lokantada yiyeceğim? Müzikali izleyeceğimiz tiyatro salonu nereye yakın?” oldu. Kafamı kurcalayan başka türde bir soru gelirse aklıma hemen kendime hatırlattım- DURAKLA. Londradayken tek bindiğim dönen çember London Eye oldu.

Tatil arkadaşlığının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha deneyimledim. Bu tatilde ben kendimi hayatın akışına bıraktım. Yol arkadaşlarımdan biri gitmek istediğim yerleri GPS aleti gibi tarif ediyordu. Hep doğru yolu buldu. Bir tanesi tüm gece programlarımızı daha gitmeden organize etmiş ve en güzel lokantaların adreslerini almıştı. Muhteşem müzikaller izledik. Ve henüz uçağa binmeden önce tanıştığım diğer tatil arkadaşım ise profesyonel makinasıyla ben poz verdikçe resimlerimi çekiyordu. Bundan keyiflisi var mı? :) Hayatıma yeni dostlar eklemekten memnun oldum.

Ve şimdi yine buradayım, aynı işler, aynı çatışmalar, aynı sorunlar beni bekliyor. Ama ben daha dingin, daha neşeli, enerji doluyum ve yeniden çembere çıkıp koşmaya hazırım.

Teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler :)

Resim: Ben çektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder