Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

28 Mart 2010 Pazar

TUTKULU BİR YAŞAM

Zeminimi genişletmeyi, farklı insanlar tanımayı, yeni ortamlarda olmayı seviyorum. Hayatıma giren her “yeni” benim için incelenecek farklı bir motif oluyor. Bu hafta sonu da bulduğum fırsatları kaçırmadım. “Passion For Life” konulu bir eğitime katıldım.

Tutku kelimesinin ekşi sözlükteki tanımlarından bazıları şöyle: “Saplantı; hayattan tat aldığımız anları yaşatan harika bir şey ama aslında bir nevi maraz; hayatın armağanı ve anlamı, tutkusuz her şey hatta hayat bile içi boşalmış bir çuval gibi.” Tanımlara bakınca tutkulu olmak bir yanıyla ürkütücü, olumsuz sonuçlar doğurabilen kötü bir şey, diğer yanıyla da insana canlı olduğunu hissettiren hayatı yaşanılır kılan bir duygu gibi görünüyor. Tutku olmayan bir hayat baharatsız bir yemek gibi geldi bana. Acaba tutkuyu saplantı boyutuna getirmeden daha dengeli/sağlıklı şekilde de yaşayabilir miyiz? Ben yaşamı kaçırmak istemiyorum. Tatsız bir yemek yemek istemiyorum. Ama “baharatsız olursa yemeğe yemek demem” diye kendimi saplantılarla sınırlamak da istemiyorum. İkisi arasındaki dengeyi bulmak istiyorum.

Tutkusuz hayat çok emniyetlidir. Alışıldık, bilindik sularda yüzmek gibidir. Daha düşük bir enerji içerir. Risk almadan, güvende ve emin adımlarla yürürsün. Ürkek, heyecansız adımlar atarsın. Gittiğin yolu ve varacağın hedefi bilirsin ama tutku olmadan yaşamın canlılığını kaçırırsın. Oysa tutkulu bir hayat çok farklıdır. Tutku bazen planladığından çok daha farklı yönlere gitmene neden olabilir. Disiplin ve sıkı çalışmayı gerektirir. Güvenli yoldan gitmek yerine bilinmeze doğru ilerlemeyi ve risk almayı gerektirebilir. Ve bu bilinmeyen yoldayken bazen bir dalga gelir ve tepetaklak olursun. Bir girdabın içince bulursun kendini. Tutkulu yaşam, hayatı rengarenk yaptığı, enerji ve neşe verdiği kadar tehlike ve acı da getirebilir. Ama tutkusuz, risk almadan yaşamak da bir anlamda yaşamın parıltısını kaçırmak demektir. Emniyetli yaşamı seçip tutkusunun peşinden gitmemeyi tercih eden kişiye de saygı göstermek, tutkusunun peşinden gidip başarılı olma ya da tepetaklak olup, acı çekme riskini alana da saygı göstermek gerekir. Bunun biri ya da diğeri doğru diyemeyiz.

Sizin hayattaki tutkularınız neler? Hiç düşündünüz mü? Tutkularınızı anlayan insanlarla mı berabersiniz? Bu kişiler sizin tutkularınızı anlayışla karşılayıp, sizi dinliyor mu yoksa cesaretinizi mi kırıyorlar?

Tutkular iki kişi arasında şekillenir. Bir dans gibi düşünürsek partnerlerden biri bir adım atar, diğeri ona uygun bir adımla devam eder. Biri hızlanırsa diğeri o hıza uyum sağlar veya kendi temposunu gösterir ve yavaşlatır. Mesafeyi belirlerler ve birlikte bir dansı oluştururlar. Tutku da aynı böyle ilerler. Biri tutkusunu anlatırken karşısındakinin onu dinleme, cevap verme, sorularıyla ilgilenme biçimi o tutkusunun nasıl ortaya çıkacağını yani dansı yaratır. Sizin tutkularınızı kimler dinliyor? Size cesaretlendiriyorlar mı yoksa emniyetli sulara mı çekiyorlar? Heyecanınızı aynı hızda karşılayabiliyorlar mı sizi yavaşlatıyorlar mı?

Tutku deyince sadece kadın erkek arasındaki aşk aklınıza gelmesin. Hayatta hep dürüst olmaya çalışmak, sağlığına özen göstermek, çevreci olmak, dans etmek, yelkenle dünya turu yapmak, kariyer sahibi olmak gibi pek çok alanda tutku sahibi olunabilir. İçerik kişiden kişiye farklılaşabilir. Önemli olan sürecin nasıl ilerlediğidir. Tutkunuzu hayatınızda nasıl yaşadığınız, sizi siz yapan özelliklerinizi nasıl sahiplendiğiniz önem taşır.

Evet! Ben hayatımda sevgiyi ön plana koyuyorum. Aile, arkadaşlık, romantik ilişkilerde sevgi benim için bir tutku. Bazen mantıklı olmak daha kolay bir yaşam sağlayabilecekken ben risk alıyorum ve zorluklara rağmen sevginin peşinden gidiyorum. Benim için kişisel gelişim bir tutku. Farklı alanlarda hep kendi içimi incelemeye, kendim hakkında yeni bilgiler öğrenmeye tutkuluyum. Kendimi fazla kurcalamadan olduğum halimle sakin sakin yaşamak varken ben kimi zaman beğenmediğim yanlarımla karşılaşma riskini göze alıyorum. Pozitif olmak benim için bir tutku. Gecenin ardından gündüz olacağına, zorlukların ardından rahatlamanın geleceğine, umudu hep korumaya tutkuyla bağlıyım. Çocuklar hayatımda hep olmalı, çocuk sevgisi benim tutkum.

Ve son zamanlarda varlığını farkettiğim bir tutkum; yazı yazmak. Küçük yaşlardan beri sayısını bilmediğim kadar çok günlükleri tutkuyla yazmaya devam ettim. Şimdi defterim değişti ama yazı yazmak hala tutkum. Bazen tutkumun peşinden koşarken tökezleyebiliyorum. Başarısız olma riskini, kendimi fazla açığa serme riskini göze alıyorum. Ama hissettiğim heyecan ve yaşama sevinci o tökezlemelere değiyor. Kim olduğumu bilmek ve kendime sahip çıkmak için; henüz keşfetmediğim diğer tutkularımın neler olduğunu incelemeye devam ediyorum.

Resim: http://www.lauralussana.it/2007/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder