Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

4 Şubat 2010 Perşembe

SEÇİMLER

Hayatta herşey seçimlerimizle oluşur. Kimi zaman seçim yapmadığımızı sandığımız zaman bile seçmişizdir. Bir fırsatın geçip gitmesini seçmişizdir. 
Seçim yapmamak çok da mümkün değil hayatta. Bazen yapamadığım bir şeyler için “ama şartlar böyle gerektirdi, onun için bunu yaptım, biri üzülmesin diye yapamadım, istemiyorum ama gittim.” gibi çeşitli hafifletici sebepler bulurdum. Şimdi dönüp bakınca görüyorum ki bu tür bahaneleri sadece bir seçimi yapınca arkasından olabileceklerin sorumluluğunu almamak için kullanıyormuşum. Bilinmeyen yolda gitmek korkutucu olabilir. Kapalı kapının arkasında ne olduğunu görmeyince kapıyı açmak istemeyebiliriz. Aslında seçim yapmamış gibi görünsek de güvenli alanda kalmayı seçeriz. Siyah- beyaz yayın yapan bir hayat yaşamayı seçeriz.

Seçimleri bilinçli yapmak, hayatının sorumluluğunu kendi üstüne almak demektir. Kimi durumlarda geri sarmak çok kolay olur. Daha korkusuzca, az düşünerek seçimi yapar ve ayakkabıyı alabiliriz. Geri vermek, numarasını değiştirmek ya da hiç olmuyorsa bir arkadaşa hediye etmek gibi kolay manevralarla seçimi değiştirme şansımız vardır. Ama tek başına bir eve taşınmak, başka bir ülkeye yerleşmek, biriyle ilişkiye başlamak ya da ilişkiyi bitirmeye karar vermek gibi seçimler daha bilinmezlik taşır ve geri dönüş manevrası ayakkabı örneğindeki gibi hızlı olamayabilir.

Yıllardır bir Amerika tatili yapmayı isterim. Her zaman “yol uzak, çok masraflı, işten bu kadar zaman uzak kalınmaz” gibi bahenelerle bu seyahati erteledim. Hep de kendimi kandırırdım: “imkanım olsa kesin giderdim, ama bu koşullarda seçim şansım yok ki” Ama şimdi görüyorum ki ben aslında gitmemeyi seçmişim. Kendim için ZOR diye bir kılıf uydurmuşum. Zorluklarıyla uğraşmamak, organizasyon sorumluluğunu almamak için seçim yapmaz gibi görünüp, seçimimi gitmemekten yani kolay olandan yana kullanmışım.

Tek başına yaşamaya başlama sürecimi düşünüyorum. Ailemin evinde sıcacık ve çok rahat bir hayatım vardı. Ama ben hayatımdaki renkleri çoğaltmayı seçtim. Kapının arkasında ne olacağını hiç bilmiyordum. Sadece kişisel gelişimim için bu tür bir girişime ihtiyacım olduğuna inanıyordum. Kira ödemek, eve mobilya almak, yemek-temizlik-evin bakımını üstlenmek benim için çok yeni alanlardı. Merak da ediyordum acaba tökezleyecek miyim yoksa üstesinden gelebilir miyim? Gelemezsem de ailem her zaman orada duruyordu. Denemeyi seçtim. Bir bilinmeze yaptığım seçim sayesinde çok şey öğrendim. 6 yıl oldu. Evime bayılıyorum.

Türkiye dışında yaşamayı seçen arkadaşlarım var. Evlenmeyi seçen, çocuk sahibi olmayı seçen, yalnız olmayı seçen, boşanmayı seçen, bilmediği bir işte çalışmayı seçen insanlar tanıyorum. Bazen resti çekip güvenli alanımızdan dışarı adım atıp, param yetecek mi, tek başıma idare edebilecek miyim, yalnızlık zor mu olur, bu insanla ilişki mutlu eder mi, bu çocuğa bakabilir miyim?… gibi riskleri göze alıp, korkularımıza sırtımızı dönebilirsek, hayatı da faklı renkleri ile yaşamayı seçmiş oluyoruz. Siz hayatınız için hangi renkleri seçtiniz?

Resim: http://www.sxc.hu/pic/m/c/cr/creactions/188382_choosing_the_colors.jpg

1 yorum:

  1. Keyifli yazın için teşekkürler.
    Hayatım için seçtiğim renk kırmızı; sevdiğim kişiler ve keyif aldığım projelerle yaşıyorum:)

    YanıtlaSil