Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

24 Şubat 2010 Çarşamba

DÜŞÜNCENİN GÜCÜ

Biraz önce bir konserden geldim ve sabahtan beri yazdığım bu yazıyı bloggerdan kaynaklanan bir sorun yüzünden kaydedemiyor olmamın sebebini anladım. Bu konseri izleyip son cümleleri de yazmam gerekiyormuş.

Bu haftaya biraz aksi başladım. Hafta sonundan beri sanki bütün hayat benim gittiğimin tersi yönünde ilerliyor, her şey bana karşı, gittiğim yerler karanlık ve sıkıcı. Herkes kötü. Ne yaparsam memnun olmuyorum, zaten pek bir şey yapmak da istemiyorum. Ne kadar az konuşsam, ne kadar içime kapansam o kadar iyi. Olumsuz düşünceler birini çekip durdu. Yazı yazmak bile istemedim.

Pazartesi akşamı çok sevdiğim arkadaşlarım yemeğe geldiler. Önceden planlanmış bir buluşmaydı. Bu sayede, aksi ruh halimden biraz sıyrılabildim. Menüyü planlamak, sofra kurmak, hem diyet hem sağlıklı hem de güzel yemekler hazırlamak, üzerine de güzel bir tatlı ve samimi sohbet beni biraz toparladı. Arkadaşlarım gittikten ve kendi başıma kaldıktan sonra; aksiliğimin kalıntıları hala duruyordu, hala hayata karşı negatif, umutsuz ve isteksizdim. Ve o içimdeki aksilik kendini dışarı çıkartacak bir yer buldu. Sabaha karşı 5’te karnımda bir sancı ile uyandım ve dün akşama kadar devam etti. Düşüncelerin gücünü bir kez daha anladım. Düşüncelerimiz bedenimize istediğini yaptırabiliyor. Benim olumsuz düşüncelerim kendini sabah 5’te bağırsaklarımda gösteriverdi. Hava durumu gibi, olumsuz düşünceler gri yağmur bulutları oluyor ve bir anda etrafı sarıyor.

Sanırım yaşadığım bu olay bir temizlenme oldu. İçimde biriktirdiğim negatif düşüncelerin çıkması için bir fırsattı. Dün akşam erkenden yattım ve biraz sahip olduklarıma şükrettim. Hafif bir bağırsak bozulması yaşadım ama çok şükür ki sağlıklıyım. Bunun ardından hayatımdaki diğer pozitifleri düşünmeye başladım ve bir bir aklımda sıraladım. Bunu yapmak bana çok iyi geldi ve sakin bir uyku uyudum. İşe yaradı. Oh bee! Bu sabah dünya çok daha umutlu, çok daha aydınlık. : )

Hayata daha aydınlık bir pencereden umutla baktığımda aklıma gelen ilk görüntü YAŞAM. Bunu paylaşmak istiyorum. Hafta sonu çok yakın bir arkadaşım ve kızı ile ailelerine yeni katılacak olan bebekle tanışmak üzere ultrason görüntülemesine gittik. 4 yaşındaki kızı ile heyecanla kardeşinin parmaklarını, bacaklarını, kollarını, yüzünü inceledik. Kalp atışlarını dinledik. Ellerini yüzünden indirip bize suratını göstermesini bekledik. Gerçekten de bu mucizevî olaya tanıklık etmek çok özel ve güzeldi. Henüz 24 cm boyunda olan bu küçük oğlan kendisine onları seçmiş ve dünyaya bu ailede gelmeye karar vermiş. O da kendi gücünü kullanmış.

Düşüncelerimizin gücüyle ilgili okuduğum bir yazıya göre yaşamımızı düşüncelerimizle şekillendirebiliriz. “Sizin için hangi yaş orta yaştır?” Bu sorunun cevabı herkese göre farklılaşabilir. Eğer ‘35 yaş orta yaştır’ diye düşünüyorsanız, düşünceleriniz bedeninize komut verecek ve bedeniniz de 35 yaşında kırışmaya başlayarak, yaşlanarak düşüncenize uygun hale dönüştürecek kendini. Eğer ‘ben 80 yaşımda hala aktif ve sağlıklı olacağım’ diye düşünürseniz bedeniniz de kendini buna göre planlayacaktır. Genç kalmak isterseniz, düşüncelerinizle kendinizi genç tutabilirsiniz. Çünkü bedenimiz düşüncelerimizin sözünü dinliyor. Çünkü bizim şefimiz düşüncelerimiz.

Az önce izlediğim konser 18 keman, 4 viyolonsel, vurmalı çalgılar ve arp çalan kişilerden oluşuyordu. Orkestranın her bir elemanı hem kendi başına bir bütün hem de senfoniyi çalan bütünün küçük parçalardan biri. Bir de başlarında orkestra şefi var. Şef onları yönetiyor, kimin ne zaman yavaşlayacağını, kimin ne zaman tempolu çalacağını ya da susacağını haber veriyor. Şef olmadan orkestranın ahenk içinde çalması çok da mümkün değil. Sanırım insan olarak bizim de bir orkestra şefine ihtiyacımız var. Her bir parçam kendi başına çok değerli ve kendi işlevini yerine getiriyor. Ama şef olmadan, düşüncelerim olmadan hiçbiri nereye gideceğini bilemiyor. Olumlu düşünürsem her biri olumlu bir bütünü oluşturmak için ahenkle çalışacak. Düşüncelerimiz çok güçlü. Nerede dünyaya geldiğimiz, nasıl bir hayat yaşayacağımız, hayatımızın kalitesi hatta kaç yaşında yaşlanacağımız bile düşüncelerimizle şekilleniyor. Mutluluklarımız bizim düşüncelerimize, seçimlerimize bağlı. Bana da geldi geçti bir kötü hava dalgası ve ben yine mutluluğu seçtim.



1 yorum:

  1. pazartesi akşamının sana enerji vermesine sevindimm :) optum beril

    YanıtlaSil