Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

2 Şubat 2010 Salı

İLİŞKİLER

Bugün yazacağım yazının konusu kendiliğinden geldi. Bu sabah farklı arkadaşlarımla sohbet ederken gündemde hep aynı konu vardı. Okuduğum kitapta geldiğim bölüm ve sabah gelen bir e-posta da aynı konuyu işaret ediyordu. Biliyorum, hayatta tesadüflerin bir sebebi vardır. Demek ki benim zeminimde kıpırdayan, enerji yüklü olan konu da buymuş. Ben de bu tesadüfleri dinleyip bugün kadın-erkek İLİŞKİLERi hakkındaki çağrışımlarımı yazacağım.

Gün boyu sohbet ettiğim kadın ve erkek arkadaşlarımla hayatlarındaki diğer kişi ve ilişkilerle ilgili inançları hakkında konuştuk. Birinci kadın, ilişkisinin kendi istediği gibi olmasını istiyor. “İlgilenen erkek sık sık arar, görüşmek ister. Tersi ise ilgilenmiyor demektir.” inancıyla ilişkisine başlıyor. Birkaç gün görüşmeleri aksayınca adam kara listeye alınıyor. İnancı: güç bende olmalı, ilişkiyi kontrol etmeliyim. İkinci kadın; erkek arkadaşının nasılsa onu terk edeceği inancıyla ilişkisine başlıyor. Çünkü öyle öğrenmiş, erkekler hep terk eden olur. İlişki iyi giderken bile, adamın onu terk ettiği zamana hazırlıklı olmak için fazla yakınlaşmaktan kaçınıyor. Büyütecek sorun arıyor, aksilik yapıyor. Üçüncü kadın; evliliklerde erkeklerin çok dürüst olmadığına, adamların aslında eş değil, kendine bakacak anne aradığına inanıyor. Evlenmek istermiş gibi görünse de, öyle öğrenmiş evlenince erkek eş değil anne arar, o anne olmak istemiyor- yani evlenmek de istemiyor. Hal böyle olunca kendisine hep anneci, gözü dışarıda erkekleri çekiyor. Dördüncü kadın bazı koşulları yerine getiremediği sürece bağlılık içeren ilişki hakketmediğine inanıyor. Koşulları da yerine getirmek istemiyor aslında. Dolayısıyla ilişkisi de sürüncemede kalıyor. Arkadaş mı? Sevgili mi? kendi bile anlamıyor ne olduklarını. Beşinci örnek bir erkek. İlişkilerinde hep romantik aşık olduğunu, sevgilisini memnun etmek için maddi, manevi hiçbir şeyden kaçınmadığını ama bir türlü ilişkinin istediği hızda ilerlememesinden yakınıyor. Öyle öğrenmiş ne olacaksa bir an önce olmalı. O bir şeylerin olmasını bekledikçe, uzaklaşıyor istediği şeyden. İçindeki ilişki heyecanı da soğuyor.

Cümleleri yeniden okuyunca hepsinin altında korkular olduğunu görüyorum. Bu yazının kahramanları yalnız kalmaktan korkuyor, geçmiş kötü tecrübeleri yeniden yaşamaktan korkuyor, güzel olanı hakketmediğine inanıyor ve yeteri kadar değerli olmamaktan korkuyor. Beğenilmeme korkusu, eleştirilme ve karşındaki insan tarafından onaylanmama korkusu… uzayıp gidiyor korkuların listesi.

Korkunun ecele faydası yok. Yaşamaktan korkmak ve geri kaçmak sorunu çözmüyor sadece bir süreliğine durduruyor. Sorunu görmezden gelerek yaşamayı sürdürüyoruz. Yaşamın kıyısında kalıyoruz, ayağımızı suya sokmadan, suyu bilmeden, üşümeyi bilmeden.

Bizim kahramanlarımız ayağını suya sokmaya cesaret etti. Bazısı üşüdü, bazısı da suyun ılık olduğunu gördü. Ama suyun nasıl olacağını ıslanmadan anlamak da mümkün değildi. Biz, ıslandık ve korkularımızla yüzleşiyoruz. Peri masalını arayan kadın, anladı ki peri masalını kendi yaratacak. Sabırlı olacak, karşısındaki kişinin ihtiyaçlarına saygı duyup, ona güvenecek.  Hani o terk edileceğine inanan kadın var ya, o kendisini ilişkinin akışına bıraktı bile. Terk edilirse canı acıyacağından korkuyordu ama canı acımasın diye yaşamamaktansa üşümek pahasına suya girmeyi seçti. Onun girdiği su ılıkmış. Sürekli anne arayan adamlarla karşılaşıp evlenmekten korkan kadın, yetişkin ilişkisi kurabileceği biriyle olursa evlenmekte korkacak bir şey olmadığını anladı. Romantik adam, korkularının peşinden geleceğini anladı ve acele etmemeyi, hayatın akışında gelenleri bekleyip yaşamayı seçti.

Kendimize layık gördüğümüz ne ise, hayat da karşımıza onu getiriyor. Tıpkı bir mıknatıs gibi bilinçaltımızda kodlanmış olana benzer şeyleri hayatımıza çekiyoruz. O yüzden ben derim ki gelin hayatımızda olmasını istediklerimizi bir kağıda yazalım. Uzun bir pozitif cümleler listemiz olsun. Şimdi burada hayatın getirdiğini yaşayalım ve güzel şeyleri hakkettiğimize inanalım. Hatta bence hemen hayal kurmaya başlayalım. Hayal kurmak, görselleştirmek gerçekleştirmenin yarısıdır. Kendimiz için istediğimiz ilişkinin hayalini kuralım. Haydi, o zaman bu şarkı bize gelsin : )

Şarkı: The Everly Brothers- All I Have To Do Is Dream
http://listen.grooveshark.com/#/search/songs/?query=everly%20brothers
Resim:Çok güzel bir illüstrasyon sanatçısı buldum. Başka resimlerine de göz atın derim.
http://www.artbywicks.com/figures%20prints%20paintings.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder