Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

4 Nisan 2010 Pazar

OLMAK


Hepimiz hayatta bir şeyler olmak istiyoruz. Bir arkadaş olmak, bir tasarımcı olmak, bir yazar olmak, bir ebeveyn olmak, bir çocuk olmak, bir sporcu olmak, bir iş adamı olmak ve daha birçok şey olmak istiyoruz. Peki, olmak ne demek? Nasıl olunur? Bugün bunu düşündüm. Acaba zorla spor yaparak sporcu olunur mu? Ya da bir çocuk yaparak ebeveyn olunur mu? Yapmak ve olmak arasındaki fark nedir? Ben hayatımdaki neleri yapıyorum, ne oluyorum?

Bu haftaki Gestalt eğitiminde zeminimde kıpırdamaya başlayan bu sorularım; Ferzan Özpetek’in yeni filmi “Serseri Mayınlar”ı izleyince şekillendi. Film makarna fabrikası olan bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Ailenin iki oğlu; kim olduklarını keşfederken aslında yaptıklarının olmak istediklerini içermediğini fark edişleri üzerine şekilleniyor. Kim olduğunu bilmenin yeterli olmadığını ve belki de OLMAK için kaybetmeyi bile göze almak gerektiğini anlatıyor.

Kaybetmeyi göze almadan kazanılmıyor. Kaybetmeyi göze alacak kadar cesur olunca insan ancak hayatını OLARAK yaşayabiliyor. OLMAK; içinden geldiği gibi yaşamak, kuralları, toplumu, ailenin beklentilerini, başka insanların bizden siparişlerini düşünmeden sadece kendi hayat amacının peşinde gitmektir. Gönülden istediğinin sesini dinlemek ve içinden geleni ertelemeden şimdi burada onu yapmaktır. Tabi bu demek değil ki canımızın her istediğini yapacağız, ahlak kurallarına karşı geleceğiz, başkalarını rahatsız edeceğiz ya da suç işleyeceğiz. Hepimiz yetiştirilirken ailemizden, çevremizden bazı değerler kazanarak büyüyoruz. OLMAK; değer yargılarının süzgecinden geçirerek hem ahlaki, insani olarak içime sinecek ve benim kendimi gerçekleştirmem adına içime sinecek yönde yürümektir. Keyif aldığım şeyin peşinden gitmektir.

Mutlu olmak için hayatta OLMAK gerekiyor. Sadece sorumluluklarımızı yaparak, kuralların gerektirdiğini yaparak, –mış gibi yaparak yaşamak mutluluğu getirmiyor. Ya da belki bazıları için getiriyordur ama kısa süreli, geçici bir duygu oluyordur. Benim için mutluluk, hayatımda kendi varoluşumu sürdürebilmem için beni mutlu edecek kişilerle, beni mutlu edecek etkinlikleri yapmak, kendimi başarılı hissettiğim alanda gelişmektir. Para, mal, mülk mutluluk için yeterli olmaz. Sağlam dostluklara sahip olmak, hayatta varoluş amacına bağlılık, yaşam coşkusunu içinde hissederek, yoğun bir hayat sürmek mutluluktur. Bugün seni mutlu edeni bul. Perdenin arkasındaki kendini açığa çıkart. İçindeki kendin OL.

Filmin sonundaki bir cümle beni çok etkiledi. Filmdeki kahraman; kendini yazarak ifade edebildiğini, durmadan yazmak istediğini, yayın evi reddetmiş olsa bile, kimse onun yazılarını okumasa bile sadece kendi için yazmaya devam edeceğini söyledi. İşte bu sanırım OLMAK. Belki aile işindeki yerini kaybedecek, belki kazancını kaybedecek, belki ailesiyle sorun yaşayacak ama bunları kaybetme cesaretini gösterdiği için kendi varoluş amacı olan yazmaya devam edecek ve hayatına OLARAK devam edecek. Kaybetmeyi göze alınca kazançlar da büyük oluyor. Ben neleri kaybetmeye hazırım? Sen neleri kaybetmeye hazırsın?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder