Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

24 Aralık 2010 Cuma

ÇEMBERİN NERESİNDESİN?

Bu yazının şarkısı Yeni Türkü’den gelsin: Çember-  http://fizy.com/#s/129gae


Hayat hep çemberlerden oluşuyor. Hepsinin içi bir başka dünya. Hepsi bambaşka şeylerle dolu. Bir çemberin içine giriyoruz, bir ucundan başlayıp öbür ucuna varıncaya dek yuvarlanıyoruz. O çemberi bitirince bir başka çembere başlıyoruz. Bazı çemberler daha ufak, bazıları da diğerlerinden daha büyük oluyor. Kimi zaman aynı anda birkaç çemberin içinde olduğumuzu fark ediyoruz. Çemberin istasyonlarında ilerlerken; göz açıp kapayana kadar bitenler; zaman ilerlemesine rağmen sonu gelmeyenler oluyor. Kimi zaman bir yerde tıkanıklık oluyor ve kendimizi dışında buluyoruz o çemberin. Bir huzursuzluk hissediyoruz ama tam da ne olduğunu bilemiyoruz. Akış kesiliyor.

Hayat; akıştır. Nasıl ki kanımız hep akmayı sürdürüyorsa; biz de yaşadığımızı hissetmek için hep akışta olmayı istiyoruz. Akış içinde gelişiyoruz, değişiyoruz. Çevremizle, kendi ihtiyaçlarımızla temas kuruyoruz.  Akışı yeniden başlatmak için çözümler arıyoruz.

Bugün yaşam döngüleri üzerinde düşündüm biraz. Sağlıklı işleyen bir döngü herhangi bir tıkanıklıkla karşılaşmadan çemberin bir ucundan başlar ve istasyonlara uğrayarak ilerler, sonuna varınca döngü tamamlanır. Kan dolaşımı bu döngüye örnek olabilir. Kan; damarlarımız yardımıyla bedenimizi dolaşır. Hücrelere yaşam taşıma içgüdüsü ile kalpten başlar yolculuğuna. Temiz kanı tüm hücrelere ulaştırarak yaşamı taşır. Oksijen dolu kan, tüm hücrelerden geçerken hücrelerin temizliğini de yapar. Kirlenmiş olan kan; temiz kanla karışmayacağı farklı bir yoldan görevini tamamlamış olarak kalbe geri döner.
Tıpkı kanın bedenimizdeki yolculuğu gibi bizim de hayatımızda bazı yolculuklar var. Bir yaşam döngüsünün başladığını, içimizden gelen bir hisle kendimizi o çemberin içinde bulunca anlıyoruz. Önce ihtiyacımızın farkına varıyoruz, ihtiyacı karşılamak için motivasyon geliştirip harekete geçiyoruz, ihtiyaçla temas kurup ihtiyacı giderecek bir eylem yaparak gideriyoruz ve doyum sağlayarak çemberin sonuna gelip yeni bir çembere geçiş yapıyoruz. İşte Gestalt’te buna Yaşam Döngüsü (Cycle of Experience) adı veriliyor.
Döngü önce bir his ile başlıyor. Kişi canını sıkan bir şeyler olduğunu anlıyor ama tam ne olduğunun farkında olmuyor. Sonra bu his farkındalığa dönüşüyor. Kişi ihtiyacının farkına varıyor. Farketmiş olmak o ihtiyacı gidermeye yönelik eyleme geçmek için yeterli gelmiyor. Enerjiyi harekete geçirmek için motive olmak eyleme geçmeyi sağlıyor. Eğer; yapılan eylem ihtiyacı karşılayabiliyorsa o zaman rahatlama ve durumdan sonuç çıkartma/özümseme ve o çemberi sonlandırma geliyor.
Bazen bu döngü tamamlanamıyor. İstasyonlardan birinde bize engel olan bir durumla karşılaşıyoruz. Ya yeteri kadar farkında olmuyoruz, ya isteğimiz yeterli gelmiyor harekete geçemiyoruz, ya da yaptığımız eylem ihtiyacı karşılamaya yeterli gelmiyor. Bazen de bir türlü o çemberin kapanmasına, o konuun hayatımızdan çıkmasına izin vermiyoruz. Özümsemek, o ihtiyaçla vedalaşmak istemiyoruz.

Yıl sonu geldi. Hayatımdaki döngülerden bir tanesinin daha sonlanma zamanı geldi. Her ne kadar bu yıl da büyük döngünün içindeki istasyonlardan bir tanesi olsa da; her yıl kendi başına farklı bir yaşam döngüsü benim için. Eski dargınlıklar, temizlenmemiş dolaplar, atılmamış fazlalıklar, edilmemiş telefonlar, söylenmemiş sözler, yollanmamış mektuplar… yaşam döngüsünü durduruyor. Bu yıl sona ermeden eyleme geçip döngüdeki bir sonraki istasyonlara ilerlemek istiyorum. Neden farklılaştığımızı bilmediğim arkadaşıma sebebini sormak istiyorum. Yazmayı ertelediğim yazılarımı yazıp yollamak istiyorum. Başladığım işleri tamamlamak istiyorum. Çevremde, benim döngümle ilgili kişi/durum/yer ile temas edip yola devam etmek istiyorum. 

Yeni yıla girerken yarım kalmış döngüleri düşünün. Beklettikleriniz var mı? İhtiyacınızı farkettiniz ama bir türlü adım atmaya cesaret edemiyor musunuz?  Bir kez adım atıp başarısız oldunuz diye yeniden denemekten mi çekiniyorsunuz? Derin derin nefes alın ve bedeninizdeki akışı hissedin. Hala bir haftanız var. 


2 yorum:

  1. Sevgili Cella

    Bu motive edici ve düşündürücü yazını çok beğindim. İzninle anlamadığım bir noktayı soracağım. Bir çok davranışımız diğer insanlarla ilgili ve bizim seçimimiz değil. Bu durum bizim seçimlerimizi isteklerimizi sınırlandırıp duydu durumumuzu etkilemiyor mu? Örneğin ani bir yakının kaybı veya ciddi bir rahatsızlık veya boşanma durumlarında başka cemberler işin içine girmiyor mu ve bizim öznel seçimlerimiz çabamız telafiden başka ne kadar etkili ?

    YanıtlaSil
  2. Katkıların için teşekkürler. Davranışlarımız kendi seçimlerimizdir. Tabi ki çevresel faktörler seçimlerimizi şekillendirmemizi etkiler. Bahsettiğim döngüye örnek verirsem; kadın bir rahatsızlık HİSsediyor.Bu rahatsızlığın ilişkisindeki mutsuzluğundan olduğunu FARK EDİYOR. mutlu olduğu zamanlardaki kendini hatırlıyor; şimdiki düzeni değiştirmek için cesaretleniyor MOTİVE oluyor. Neler yapabileceğini düşünüp bir EYLEM seçiyor birini uygulamaya geçiriyor. Eylem herkes için farklı olacaktır, kimi boşanmayı seçer, kimi konuşmayı, kimi aldatmayı, kimi bir hobiye başlamayı, kimi eylem yapmamayı(çember burada takılır o zaman)... Yapılan Eylem mutsuzluğu giderebildiyse, kişi ihtiyacını gidermiş olur ve süreci ÖZÜMSEYEREK, GERİ ÇEKİLİR. Yani çember kapanır. Tabi ki çemberimizde başka insanlar da var, tabi ki bazen bir kaç çember iç içe ilerliyor. Örneğin bu kadın ilişkisiyle ilgili çemberin içindeyken iş hayatı, belki bir hastalığı, kayıpları.. gibi farklı çemberler de oluşabilir. Ama hangi davranışı yapıp, hangi duygulanımı yaşayacağımızı kendimiz seçeriz. Sorunu doğru mu anladım emin değilim ama umarım cevaplayabilmişimdir.

    YanıtlaSil