İnsanlarda
hep şikayet edip durma eğilimi vardır. İlişkilerimizde karşımızdaki kişinin
bizi yeterince sevmediğinden, kilo veremediğimizden, işleri yetiştirememekten, arkadaşlarımızla ne kadar az görüştüğümüzden, spor yapmaya zaman
bulamadığımızdan ve daha bir sürü şeyden şikayet edebiliriz. Bazı şeylerin az
olmasından, bazı şeylerin fazla gelmesinden yakınır dururuz.
Ben
de bir süredir bu blogla
ilgilenememekten, yazı yazmaya ara vermek zorunda kalmaktan!! mızırdanıp
duruyordum. Sanki ben kurbanmışım da birileri zorla benim yazmamı engellemiş gibi
şikayet ediyordum. Halbuki çok da severek ilgilendiğim, zamanımın büyük
bölümünü birlikte geçirmek istediğim küçük bir kız çocuğu büyütüyorum son üç
yıldır. Her anından da çok keyif alıyorum.
Peki
neden şikayet edip kendimi kurban durumuna soktum ki? Bunu biraz düşününce
fark ettim ki kurban olunca olanlar üzerinde senden büyük bir gücün etkisi
vardır ve eğer bir hata oluyorsa, eksiklik var ise bunun için sen
suçlanamazsın. Ohhh attım mı sorumluluğu üzerimden... Yazamadım çünkü çocukla
ilgilenmem gerekiyor. Yazamadım, işe git gel, çocuğun programlarına yetiş, ev,
yemek, kocayla ilgilen derken zamanım olmuyor. Çünkü blogumu açarken anlaşmanın şartlarını
belirlemiştim. Yazı A4 sayfası boyutunda olacaktı, kendi yaşamımdan ve
psikolojik bir konudan esinlenecekti ve her hafta bir yazı girişi yapacaktım. Ve
bu beni çok mutlu ediyordu. Her yeni yazıya ilham bulmak, hazırlama süreci, okuyanlardan
aldığım geri bildirimler beni çok keyiflendiriyordu. Bu anlaşma şartlarını
sağlayamayınca da kendi kendime utancımdan yazı yazmayı bıraktım gitti. Oysa ben bu blogu keyif aldığım için yazmıyor
muydum? Biz bu hayat bu anlaşmalarını
mutlu olmak için yapmıyor muyduk? Bu işte bir yanlış vardı. Anlaşmanın şartlarını gözden geçirdim ve yeni
koşullarıma uygun olacak şekilde değiştirdim. Artık ayda iki yazı yazmak ve
kelime sınırı da koymamayı seçtim. Her hafta bir saat çeşitli konularla ilgili yazmaya zaman ayırmaya karar verdim. Hayatın
her alanındaki anlaşmalarımızı da bize verdiği tatmine göre değiştirebilir,
hatta artık işe yaramıyorsa sonlandırabiliriz.
Kendime
söylediğim ve hatırlamak için buraya yazmak istediğim notlarım var.
Hayatın sorumluluğunu eline al, sen kurban
değilsin. Eski yaptığın bir anlaşma
şimdi işine yaramıyorsa, ve seni mutlu etmiyorsa o zaman otur anlaşmanın
şartlarını gözden geçir. Gerekli değişiklikleri yap ve seni yeniden mutlu eden
hale getir. Bu bir hayat oyunu ve seni mutlu eden oyunun içinde ol.
Seçimlerinin farkında ol ve mızırdanma. Bir şeyi yapmayı seçmişsem eğer o bana doyum verdiği için
seçmişimdir. Bunu kabullen ve hayat seçiminden mutlu ol. Seçimlerimi değiştirmek
her zaman benim elimde. Çalıştığım iş, yaşadığım ülke, sahip olduğum ilişkiler,
spora vs. ayırdığım zaman hepsi benim seçimim. Bana getirdiklerini de
memnuniyetle kabul ediyorum. Yapamadıklarım için de şikayet etmek yerine yeni
olanakları gözden geçireceğim.
Sahip olduklarına her gün şükret. Bunu evdeki herkese öğretmeye çalışıyorum. Ne kadar çok kişi
bilirse o kadar atlama ihtimalim azalıyor. Bizim kızımla akşam yatmadan önce şükürler
olsun seanslarımız var. Hatta bazen o bana "haydi anne şükürlerimizi
yapalım" demeye başladı.
PS: Outlook44 ekibi şükürler olsun ki yollarımız kesişmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder