Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

7 Temmuz 2011 Perşembe

YENİDEN DOĞMAK

Dün akşam işten çıktığımda spora gitmeyi, çıkışta biraz ev alışverişi yapmayı ve dönüşünde de bir arkadaşımla sahilde ayaklarımı kuma değdirerek çay içmeyi planlamıştım. Akşamüstü tam işten çıkmaya hazırlanırken önemli bir iş çıktı ve ben umduğumdan iki buçuk saat sonra ofisten çıkabildim. Böylece hem zamanlama olarak spora gitme planım suya düştü hem de enerji olarak ev alışverişi yapmaya halim kalmadı. Kendimi deniz kenarına attım. Hayatın getirdiklerine uyumlanıp yeni durumun akışına girdim.  Bazen hayat takvim üzerinde planladığımız gibi ilerlemeye bilir. Evlenmek için, çocuk sahibi olmak için,kariyerimizdeki hedefe ulaşmak için, yalnız başına/biriyle birlikte yaşamak için ya da bungee jumping yapmak için kafamızda bazı yaş aralıkları belirlemiş olabiliriz. Ama hayat bizim zamanımıza uymak zorunda değil, her şey geldiği zaman geliyor.



Zamanını bilememek ve belirlediğim takvimin bozulması bazen beni mutsuz ediyor. Çevreme baktığım zaman insanların hayatına biri girdiğinde, evlendiğinde, ailesinden birini kaybettiğinde, çocuk sahibi olduğunda, büyük kariyer değişiklikleri yaptıklarında benzer durumlar yaşadığını gözlemliyorum.  Ben; kendim için belirlediğim bazı sıfatlar planlanmadığım şekilde farklılaşmak zorunda kaldığında mesleki alanda bunu yaşadım. Çok severek yaptığım bir mesleğim vardı. Planım hayatım boyunca eğitim ve psikoloji alanında çalışmak ve bu alanda uzmanlaşmaktı. 2005 yılında planlamadığım bir şekilde kardeşimin askerliği nedeniyle aile şirketimizde çalışmaya başladım. Bir anda kendim için belirlediğim sıfat değişmişti. Benim psikolojik danışman sıfatından tüccar sıfatına geçmem, daha doğrusu bu değişimi ruhumla benimseyerek kabullenmem 2009 yılını buldu. Sadece işi yaparak değil, o işin sahibi olan kişi olduğumda değişebilmiştim. Artık bu sıfatımla yaşıyorum.  Yani kendimi olduğum halimle kabul ettim. Zaten değişim kendini olduğun gibi kabul etme süreci değil mi? Aslında bu; bir nevi eski beni öldürüp yeni bir ben doğmasına izin vermek oldu. Biraz uzun sürdü bu değişimi içselleştirip, alışabilmem J 

Gestalt eğitimlerinde öğrendiğimiz bir kavram aklıma geldi: Aynılık ihtiyacı/ değişim ihtiyacı. 
Bununla ilgili minik bir hikaye paylaşmak istiyorum.



Kartalın Yeniden Doğuşu

“Kartal, kuş  türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40'a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır.
Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuva kurar. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker, çıkartır.
Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.”

Yehuda Berg bugün gelen mailinde şunu demiş: bazen hayat senin planladığın gibi değil de kendiliğinden ilahi bir şekilde geliştiği zaman tek yapman gereken ilerlemeye devam etmektir. Hayatında olan herşey zaten olması gerektiği gibi, ihtiyacını karşılamak üzere doğrusu ne ise o şekilde gerçekleşiyor, şimdi yapman gereken bu akışa uymak için ruhunu da ilerletmek.

Hayatımız boyunca sık sık hikayedeki kartal gibi yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalabiliriz. Yaşantımızın farklı dönemlerinde pek çok değişimden geçeriz. Çocuk bedeninden yetişkin bedenine, şişmanlıktan zayıflığa, öğrencilikten çalışan hayatına, asistanlıktan yöneticiliğe, ailenin ufak kızı olmaktan yetişkinliğe, bekarlıktan çift olmaya, yalnızlıktan aile hayatına yolculuklarımız olur. Bu yolculuklarda, değişime ayak uydurabilmek için eski alışkanlıklarımıza sarılmadan, yenilerine direnmeden, içinde bulunduğumuz durumun farkında olarak, kendimizle temas ettiğimizde yeniden doğmaya hazır oluruz.

Nasıl olsa; her yeni doğan ben o gün için en iyisi olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder