Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

30 Ocak 2011 Pazar

WHITE/BLACK SWAN: OLMAK /YAPMAK

Ben hem kendim olmak istiyorum hem de toplumun kabul ettiklerini yapmak istiyorum. Ben hem beyaz kuğuyu oynamak istiyorum hem de siyah kuğu olmak istiyorum. Ben ihtiyaçlarımı karşılamak istiyorum ama bunları yaparken de sosyal çevremde kabul görmek istiyorum. Ben kendim olmak istiyorum ama sevdiklerimin isteklerini de yapmak istiyorum. Ben bazen siyah tütüyle olmak istiyorum bazen de herşeyi bembeyaz yapmak…

Olmak; spontanlık içerir. İçinden geçeni gerçekleştirmek, zevk aldığın şeyi yapmak kendini hayatın akışına bırakmaktır. Çok çok olursan siyah kuğuya dönüşebilirsin. Yapmak; kontrol içerir. Bir sonraki anı düşünerek davranmak, biraz da kontrollü bir şekilde, planlamış olduğun şeyi yaşamaktır. Beyaz kuğu gibi etrafta dolaşmaktır.

Ne kadar oluyorum ne kadar yapıyorum ya da ikisinin arasında bilinçli tercih yapabiliyor muyum onu bulmaya çalışıyorum. Olduğum ya da yaptığım zamanlarda neden birini tercih ettiğimin farkında olmak istiyorum.

Gestalt felsefesinde bakarsak; buluşma ve ayrışma kavramları olmak ve yapmak kelimelerini karşılıyor sanırım. İnsanın eyleme dönük bir varlık. Hareketsiz bir yaşamdan söz etmek mümkün değil. Buluşmak; spontanlık içeriyor. Şu anda ihtiyacım ne? Ben şimdi ne istiyorum? İstediğimi nasıl ortaya koyuyorum? Ve yaptığım eylem sonrasında kendimi nasıl hissediyorum?

Ayrışmak; kontrol içeriyor. Karşımdakinin ihtiyacı nedir? Beni boşver, ne yaparsam dışarıdan daha çok kabul görürüm ve şu andaki ihtiyacımı yok sayabilirim? Nasıl iyi bir arkadaş/evlat/eş olabilirim? Ve yine yaptığım eylem sonrasında kendimi nasıl hissediyorum?

Buluşmak için kendimizi dinliyoruz, kendimizle buluşmaya, kendi ihtiyaçlarımızı, duygularımızı, tepkilerimizi anlamaya çalışıyoruz. Ayrışmak için de kendi ihtiyaçlarımızı göz ardı ederek, bedenimizi dinlemeyerek, kabul görmek için karşı tarafı mutlu edeceğini varsaydığımız eylemi yapmaya çalışıyoruz. Benim kafamın karıştığı yer işte burası. Peki en çok kiminle temas etmeliyim? Kendimle buluşmak mı en önemlisi yoksa karşımdakiyle mi daha çok buluşmalıyım? Her iki durumda da yaptığım eylem sonrasında kendimi nasıl hissediyorum?

Dış dünyayla buluşabilmek için önce kendimizle buluşabilmeliyiz. Dış dünyayı anlamak için önce kendimizi anlamaya ve kendi ihtiyaçlarımıza temas etmeye çalışmalıyız. Hem kendimize hem de karşımızdakine temas edebildiğimiz zaman buluşma gerçekleşir.

Hayat boyu havaya olan ihtiyacımızla temas ediyoruz. Ve nefes alıp havayla buluşuyoruz ve nefes verip havayla ayrışıyoruz. Bu bizim spontan olarak yaptığımız bir eylem. İhtiyacımızı fark ediyoruz ve onu karşılamak için içimizden gelen bir eylemi yapıyoruz. Düşünmüyoruz bile yaparken. Yani bu ihtiyacımızla buluşmak hayatımızı kurtarıyor, yaşam kalitemizi arttırıyor.

Bazı durumlarda ise, nefes alırken olduğu gibi spontan olmak sorun yaratabiliyor. Hangi davranışı yapacağını seçmek biraz daha zorlaşıyor. Arkadaşım sinemaya gitmek istiyor ama ben onun görmek istediği filme gitmek istemiyorum. Programı iptal mi etmeliyim? Onun istediği filme gitmeli miyim? Beyaz kuğu mu olacağım siyah mı? Kendi ihtiyacımla temas ettim, spontan bir şekilde ihtiyacımı da belirledim. Arkadaşım benim gelmek istemememi anlayışla karşılar, ya da karşılamaz ama bir şekilde farklı bir zaman gönlünü alırım. O zaman bu örnekte içsel ihtiyacımı karşılamayı ön plana alıyorum. (kendimle buluşuyorum/Oluyorum)
Her zaman bu kadar kolay olmayabiliyor seçim yapmak. Bakmam gereken bir bebek var. Ama ben çok yorgunum; bu gece sadece uyumak istiyorum. Uyumalı mıyım yoksa bebeği beslemek için uyanık mı kalmalıyım? Bebeğimin açlıktan ağlamasını, zarar görmesini istemiyorum. Kendi ihtiyacım ve ikinci ortaya çıkan dışsal ihtiyacım arasında bir değerlendirme yapıyorum ve davranışımı bu seçime göre farklılaştırıyorum. Biraz daha uykusuz kalmayı seçiyorum.(Karşımdakiyle buluşuyorum/YAPtım) Her ikisinde de yapmayı seçtiğim eylem sonrasında kendimi iyi hissediyorum.

Bu; tıpkı iki uçlu bir değnek gibi. Bir kutbunda toplumun ihtiyaçları/istekleri diğer kutbunda da kendi ihtiyaç ve isteklerim var. Bu çizginin üzerinde tek bir noktada sabit kalmak aslında eylemsizlik. Farklı durumlarda çizginin farklı noktasında olabilmek ise ihtiyaca uygun eylem yapabilmek oluyor. Her zaman bir kutupta kalan biriysek hayatımızda bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Sadece kendiyle buluşan bir insan, karşısındakileri yok sayıyordur. Etrafının farkında değildir. Kendi hazzı tek önceliğidir. Sadece toplumun isteklerini, ya da karşısındakileri memnun etmek için onların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik davranan insan da kendiyle buluşamıyordur. Kabul görmek için hep başkalarının ihtiyaçlarını karşılar, kendi hazzı hiç önem taşımaz. Aradaki dengeyi bulmak gerekiyor. Yani bir pazarlık gibi düşünürsek bunu, kendi ihtiyacını karşılamayı isteyen yanımız ile toplum içinde kabul edilmeyi isteyen yanımız arasında arabulucu oluyoruz.

Siz hayatı OLarak mı yaşıyorsunuz YAParak mı? Ya da ikisini belli oranlarda mı kullanıyorsunuz? Sonrasında dönüp baktığınızda seçiminizden memnun oluyor musunuz?

“Ben seni duyuyorum, ihtiyacının farkındayım ve şu anda senin yararına olacak şu davranışı yapmayı öneriyorum”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder