Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Görünmez İplerle Bağlıyız!

Uzun süredir beslenmeme dikkat etmiyordum. Tatiller, yaz gezmeleri derken ne yediğimin pek farkında olmuyordum. Geçtiğimiz hafta artık daha özenli beslenip, bedenime giren gıdaları seçmeye karar verdim. Ve bir beslenme uzmanı ile görüştüm. Yağ-kas-kilo ölçümlerimi yaptı. Bildiklerimi doğruladı. Evet! Bir miktar yağ azaltmam gerekiyor.

Biraz bedenin sisteminden bahsetti bana. Vücut sisteminin ana yakıtı enerji. Bedensel fonksiyonlarımızı enerji yakarak sürdürüyoruz. En basit olarak enerjiyi karbonhidratlardan sağlıyoruz. Gelen karbonhidrat bedenin içinde enerjiye dönüşüyor. Kullanılmayan enerji ise bedenimizde yağ hücreleri içinde biriktiriliyor. O yüzden sabit bir kiloda kalmak için ya aldığımız kadar enerjiyi yakmak ya da daha az enerji almak gerekiyor. Daha az enerji almak için karbonhidrat alımını limitlediğimizde vücut fonksiyonları tabi ki durmuyor, sistemin bir elemanı olan karbonhidrat eksilince vücut yerine yeni bir yakıt bulmaya çalışıyor. Yağ hücrelerinin içinde stoklanmış olduğu enerjileri kullanmaya başlıyor. Böylelikle yağ hücrelerinin içleri boşalıyor ve yağ hücreleri küçülüyor. Tabi dolayısıyla beden inceliyor. Yani sistemin bir elemanı değişince sistemin tamamında bir farklılık meydana geliyor.

Sistem teorisi özellikle aile terapilerinde çok yararlanılan bir yaklaşımdır. Bedenimi bir sistem olarak değerlendirince biraz eski aile terapisi eğitimleri notlarımı karıştırdım. Kitapçıda da konuyla ilgili ilginç ve kolay okunan bir kitaba rastladım. Bir İlişki 50 Günde Nasıl Kurtulur? isimli kitap birbirini seven ama sorunlar yaşadıkları için evlilikleri bitmenin eşiğine gelen bir çiftin terapi sürecini anlatıyor. Kitabın içinde bir yerde “Bir şey değişir her şey değişir” sloganına yer verilmiş. Aynı zamanda bir eğitim vakfının da sloganı olan bu cümleyi de sistem teorisi çerçevesinde kendi örneğime ilişkilendirdim. Ben bedenimin sistemini oluşturan her unsuru aynı tutarsam hiç değişmeden kalırım. Ben bedenime giren karbonhidrat miktarını farklılaştırırsam her şey değişir. Enerji depoları devreye girer ve uzun bir süre devam edince hatta bedenimin şekli bile değişir, incelir. Ben spor yaparsam sistemin daha çok enerjiye ihtiyacı olur. Kilo alıp/verme gibi çok sıradan sandığım bir alanda da sistem teorisinden faydalanabiliyorum.

Tıpkı mekanik bir saat gibi işler sistemler. Çarkların hepsi birlikte dönmeyi sürdürdüğü zaman saat çalışır. Çarklardan biri bozulur ve dönmeyi bırakırsa saat bozulur. Yani sistemi oluşturan her parça sistem içindeki görevini tam olarak yerine getirirse ahenk ve huzur oluşur.

Kitabın yazarı sistemin içindeki görevlerimiz hakkında şöyle bir tanımlama yapmış: Düştüğümüz en büyük hata hep aynı şeyleri yaptığımız halde farklı sonuçlar beklememizdir. Hem yeme/hareket etme biçimimde bir farklılık yapmayıp hem de neden yağlarım erimiyor, neden zayıflamıyorum diye sormam çok yersiz olur. Davranışlarımın sorumluluğunu alıp, yediklerimin sistemdeki etkisini farkettim. şimdi sıra sistemde fark yaratmakta/dünyayı değiştirmekte  : )

Herkes dünyayı değiştirmeyi ister ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez.
Leo TOLSTOY

Hepimiz çeşitli alt sistemlerin parçasıyız. Birbirimize görünmez iplerle bağlıyız. Birimiz her zamankinden farklı bir şey yapsak öbürümüz etkilenir. Kitaptaki kadın ve adam mesela; birbirlerini seviyorlar ama zaman içinde davranışları bu sevgiyi iletmez hale geliyor. Daha çok birbirlerini iğneleyici ve kırıcı davranmaya başlıyorlar. Mutsuz bir ilişki pekiştiriyorlar. İkisi de aynı kalsaydılar belki de boşanacaklardı. Ama değişime kapı açtılar. Yaptıkları davranışın hangi amaca hizmet ettiğinin farkına varıp eşine olan sevgisini ileten yeni davranışlar geliştirmeye başladıkları zaman onların sistemi de farklılaştı.

Kitap: Bir İlişki 50 Günde Nasıl Kurtulur? Ebru Tuay Üzümcü- Remzi Kitabevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder