Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

6 Mayıs 2010 Perşembe

HAYATIN KİMİN ELLERİNDE?


Son günlerde kafam çok karışıktı, bir türlü kendimi sakin ve düzende hissedemiyordum. Aklımda binlerce fikir uçuşuyordu ve ben bunları ne yapacağımı bilemez haldeydim. Seminer yetiştir, yazı yaz, içini karıştırmaya devam et, rüyalarını yorumla, tatil için hazırlık yap, arkadaşlarını, aileni ziyaret et, spora git, ona yetiş, buna da yetiş… Yok, yok, şikâyet ediyorum sanmayın sakın. Ben çok mutluyum. Hepsine yetişebiliyor olmak, keyif aldığım insanlarla hem keyifli hem de öğretici faaliyetlerin içinde bulunmaktan çok memnunum. Ohh! Şükürler olsun hayatım için : )

Sanırım asıl karışıklığım zihnimdeydi. Eğitim grubunun son oturumunda sunacağım kapanışı planlamaya çalışıyordum. Tabi kapamak için önce bütün açılmışları bir bir toparlamak gerekiyor. 2008 yılında başladığımdaki ben ile 2010 yılında şimdi bu eğitim programını bitirirkenki ben aynı değilim. Değiştim! Korkularımla yüzleştim. Eskiden gizlendiğim, kaçtığım korkularımın artık dimdik karşısındayım. İlişki kurma biçimlerimin farkına vardım. Karşımdaki insanların farklılıklarına anlayışımı arttırdım. Etrafımdaki uyaranlara farklı bakış açılarıyla yaklaşmayı deneyimledim. Hayatımda bazı şeyleri neden yaptığımın kaynağını buldum. Seçim yapmayı öğrendim. Suskun kalırken, seçmediğimi zannederken bile neleri hayatıma davet ettiğimi gördüm. Ama bir o kadar da aynı kaldım! Özümü koruyup, kendimi daha farklı yönlerden tanıdım. Hayatımın sorumluluğunu elime aldım. Kendime acımak yerine, olduğum halimi sevip/ onaylayıp içinde bulunduğum şartlarda yapabileceğimin en iyisini yapmak için harekete geçtim. Hatta belki de içinde bulunduğum durumu da seçtiğimi anlayıp bu seçimimden de keyif duymayı öğrendim. Ben geliştim! Başka hayatlara da dokundum. Onlara ayna oldum. Yürüme hızını fark edip aynı hızda yanında ilerledim. Olayları kendi gözümden anlatmadan önce onun yerine geçip onun ne gördüğüne bakmayı öğrendim. Psikodrama terapisti J. L. Moreno’nun bu rol değişimi sürecini anlatan şiirini anımsadım.

A meeting of two: eye to eye, face to face.
And when you are near I will tear your eyes out
and place them instead of mine,
and you will tear my eyes out
and place them instead of yours,
then I will look at you with your eyes . . .
and you will look at me with mine.

Ben ne zaman bir konuya yoğunlaşsam karşıma aynı enerjideki insanlar geliyor. Sohbetimiz ortak noktada buluşuyor. Bu günlerde de hayatında karşısına çıkan durumlar için “ah ne güzel sürpriz yaptı hayat bana” diyen biri ve “ya işte böyle de kötü bir durumun içindeyim, yazık bana” diyen başka biri ile sohbet ettim. Duyguları farklıydı ikisinin de ama aslında birbirinden farkı yoktu bence. Kendi hayatlarındaki olumlu ya da olumsuz bir durumun sorumluluğunu taşımıyorlardı. Sanki sihirli bir el gelmiş onları bu durumun ortasına koyup gitmiş gibi davranıyorlardı. Her ikisine de söylediğim aynı oldu. “Peki sen bu olup bitenlerin neresinde duruyorsun?” Amacım sadece şiirdeki gibi onlara kendi gözleriyle dışarıdan kendisini görmekte yardımcı olmaktı.

Kendi hayatın için senin yaptığın ne? Hayatını hep sihirli bir el mi yönetecek? Peki ya o sihirli el yorulursa? Peki ya o sihirli el senin istediklerini yapmazsa? Gelene razı olmak mı gerek? Hayır! Kocaman bir hayır. Mutlu olmanın sorumluluğu kendine aittir. Etrafındaki insanlara nasıl davranmayı seçtiğin, nerede yaşamayı seçtiğin, bir şeyleri yapmayı mı yoksa kendime acıyıp, beklemeyi mi tercih ettiğin mutlu olma yolundaki senin sorumluluğundur. Bazı olumsuz olayları ucundan yakalayıp kendine mutsuzluk için bahane olarak kullanmak bir seçenek. Bu olay nasıl olsa meydana gelmiş, o zaman var olan durumda kendini nasıl var edebileceğini düşünüp yüzünü mutluluğa dönmek de bir başka seçenek.

Hayattaki mutluluğa giden yol tüm davranışlarındaki sorumluluğunun farkında olmaktan geçer. Ben iki senelik Gestalt yolculuğumda hayatımın neresinde nasıl sorumluluk almaktan kaçındığımı buldum. Geçmişteki korkularımla nasıl karşı karşıya durabileceğimi, seçeneklerim olduğunu gördüm. Bu yolculukta edindiklerimle ben mutluluğumun sorumluluğunu almayı seçtim. Her sürecin bir vedası/ kapanışı olduğunu ve bu kapanışı yaşamaktan da keyif alınabileceğini öğrendim. İşte bu kitabın adı “BOOK OF CELLA”.

Resim: http://www.bushywood.com/media/media_images/puppet_step_children_wicked_traps_blackmail.jpg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder