Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

20 Ekim 2010 Çarşamba

HEM BEYAZIM HEM SİYAH- YİN YANG


Bir şeyin farkına varmak ancak onun kutbu ile mümkündür. Gece olduğunda bir lamba yakarız ve lambanın ışığı ile her yer aydınlanır. Sonra sabah olur, aynı lambanın ışığı hala yanıyor olsa bile görünmez olur. Yani aydınlık; kutbu karanlık olduğunda var olur.  Aynı durumu iç dünyamıza da uygulayabiliriz. Gestalte göre sağlıklı insan içinde kutupları barındırabilen, ve uygun zamanda kutbun her iki ucuna da gidebilen kişilerdir. Kendini kutbun her alanında var edebilen kişi daha esnektir. Kutbun bir ucuna çakılıp kalmak ve öbür ucunu yadsımak yaşantımızda sorunlara yol açar. Çevremizdeki farklılıkları anlamlandırmakta zorlanırız. Kötülük yapan bir yanımız olmazsa iyi insan olduğumuzu nereden bileceğiz? Hatalarımız, başarısızlıklarımız olmasa doğrularımızı, başarılarımızı nasıl ayırt edeceğiz?  Korkak olmasak cesur olduğumuzu nereden anlayacağız?

Yin ve Yang gibi içimde her ikisini de barındırıyorum. Her iyi insanın içinde kötü bir insan da vardır. Gelişim; içimizdeki kötü, tembel, çirkin, şişman, ölü, aptal kutbun farkında olup, onu tanımak ve neden orada olduğunu bilmektir. Ancak onu tanıdıktan sonra iyi, çalışkan, güzel, zayıf, canlı, akıllı olan yanımıza ilerleyebiliriz. Bazen hayatta karşımıza çok zorlayıcı olaylar gelir. Kendimizi başarısız, beceriksiz, aptal, üzgün hissederiz. Aslında bu gelişmek, öğrenmek için bir fırsattır. Yeni bir davranış biçimi deneriz. Negatif kutbumuz bizi daha başarılı, bilgili, mutlu, becerikli hale getirmek için araç olur. Temas ettiğimiz alan genişler.

Ben özellikle iradeli olma konusunda kendimi yetersiz ve hatta bazen beceriksiz hissediyorum. Çevremdeki insanları gözlemleyip onlarda olan ama bende olmayan özellikleri görerek bu karara varıyorum. Kendi değerimi bir başkasının davranışlar üzerinden ölçüyorum. Bu kendimi daha da çok değersiz hissetmeme neden oluyor. Kutbun bir ucuna takılıp kalıyorum. Kendimi başkalarıyla kıyaslamak beni pozitife götürmek yerine negatifte sabitliyor. Nasıl ki bir elma ile bir parfümü kıyaslamak uygun değil ise kendimizi de bi başkası ile kıyaslamak uygun değildir.

Tıpkı masanın üzerinde, gözümüzün önünde duran kalemi göremediğimiz gibi bazen kendi değerli yanımızı fark edemiyoruz. Bunun için karanlıktaki aydınlık gibi, kutbuna ihtiyacımız oluyor. Yeni keşfettiğim ve keyifle kitaplarını okuduğum psikiyatrist Jorge Bucay ( o da bir gestalt terapisti) kitabında bunu çok hoş bir hikaye ile anlatmış.

“ Uzak bir ülkede yaşayan bir köylü varmış. Tahıl yetiştirdiği bir tarlası ile karısının domates yetiştirdiği bir sebze bahçesine sahipmiş. Bir gün tarlasını sürerken toprağın içinde parıl parıl parlayan büyükçene bir taş bulmuş. Bunun çok kıymetli olduğunu hemen anlamış. Taşı satarak yapabileceklerini düşünmüş ama hemen bunun Tanrı’nın bir armağanı olduğunu ve ancak acil durumlarda kullanılabileceğini düşünmüş. Pırlantayı emniyetli olması için karısının domates bahçesinin içine gömmüş, yerini de unutmamak için üzerine sarı renkli bir kaya yerleştirmiş. Karısına da bu sarı kayanın uğur getirdiğini yerinden kımılatmaması gerektiğini söylemiş. Günler geçmiş, kadın çocuklarına bu sarı taşın uğur getirdiğini anlatadurmuş ve çocukları da kendi sarı uğur taşlarını o kayanın yanına yerleştirmişler. Bir gün küçük oğlu bir yeşil taş koymuş. Kadın oğluna o yeşil taşı kaldırması gerektiğini sadece sarı taşların uğur getirdiğini anlatmış. Çocuk buna inanmamış ve babasına sormuş. Babası ona büyük sırrı anlatmış.
-Bu bizim aile sırrımız, kayaların altına bir pırlanta gizledim ve onu korumak için bu kayayı yerleştirdim. Annen süphelenmesin diye uğur taşı olduğunu anlattım. Bu sır sende kalsın ve zamanı gelince sen de kendi çocuğuna aktarırsın. O güne kadar bırak sarı ve yeşil taşlar hakkında kim neye inanmak isterse inansın.
Yıllar geçmiş, ihtiyar köylü ölmüş, oğlu yetişkin olmuş ve onun da çocukları olmuş. İçlerinden biri zamanı gelince sırrı devralmış. Ailenin geriye kalanları sarı taşların şans getirdiğine inanmaya devam etmiş. Yıllar boyunca bu ailenin tüm üyeleri sarı taşlar biriktirmiş. Bahçelerinde dağ gibi sarı taşlar yığılmış. Her nesilde sadece bir kadın ya da bir erkek bu sırrı öğreniyormuş.
Bir gün neden olduğu bilinmez,  sır kaybolmuş. Ya sırrı bilen kişi aniden ölmüş, ya bu hikayenin uydurma olduğunu düşünüp gereken önemi vermemiş.
O zamandan beri kimileri taşların uğuruna inanmaya devam etmiş, kimileri de bu saçma geleneği sorgulamış. Ama kimse bir daha orada gömülü olan pırlantayı anımsamamış….”

Hepimiz bir pırlantayız. Kimi zaman başarısız, kötü, siyah,yalancı olsak da onun zıttını/kutbunu içimizde taşıdığımızı hatırlayıp onu taşların altından çıkartmaya çalıştığımızda değer kazanıyoruz. İçimizde saklı olan beyazı, iyiyi, hazineyi ancak kendimiz gün ışığına çıkartabiliriz.

Kitap: Bırak Sana Anlatayım- Jorge Bucay- Butik Yayıncılık
Haziran ayında bahsettiğim "Gözü Açık Sevmek" adlı kitap da onun.
http://cellabencuya.blogspot.com/2010/06/iyi-ki-varsin.html

1 yorum:

  1. Care of the Soul kitabında Thomas Moore danışanlarına sorun olarak gördükleri durumun aslında sorun olmayıp çözümleri olduğunu farkettirmeye çalışıyor. Başkalarına bağımlı olmaktan yakınan bayana bağımlı olmanın olumlu yönlerini, işinden ayrılmayı düşünen beye işinin hayatında kapladığı yeri ve önemini farkettirmek gibi...Neyi yadsıyorsak (reject) , ne bizim tahamül edemediğimiz karanlık sınırımızsa o bizim aydınlığımız oluyor ( Yin Yang ) . Yadsıdığımız şeyin ( reject) olumlu yanlarını farkettiriş...

    Cella Jung psikolojisi ve mitoloji ile de yoğrulmuş bu kitabı edinmemin ilginç bir de hikayesi var. Yurt dışına gidergen (Londra ) yiğenime sana hediye ne getiriyim diyorum... O da Thomas Moore 'un Ütopyası diyor . Ben büyükçe bir kitapcıda bu kitabı soruyorum, satıcı bana o kitap yok ama Thomas Moore 'un başka bir kitabı var diyor, benim acelem var, ver bir tane diyorum. Tabi anlayacağın gibi o Thomas Moore bu değilmiş. Amozanda varmış ama benim bu güzel kitapla buluşmam böyle oluyor.

    YanıtlaSil