Beslenme
konusu zihnimi meşgul etmeye devam ediyor. Acaba sağlıklı beslenme
öğrenilebilir bir şey mi? Kendimizi tadını sevmediğimiz gıdaları sevme
konusunda eğitebilir miyiz?
İrade
gücü belirli bir süre için sağlıklı beslenmeye çalışmamıza ya da diyet
yapmamıza yardımcı oluyor. Belli bir zaman sonra diyetler bozulmaya,
yemediğimiz şekerli abur cuburlar yeniden yenmeye başlanılıyor. Psikologlar
diyet yapmanın yasak gıdalara karşı kışkırtıcı bir etkisi olduğunu söylüyorlar.
Yani
benim anladığıma göre, yasak gıdalardan kaçınarak diyet yapmak yerine sağlıklı
gıdalara karşı beğeni ve alışkanlık geliştirirsek daha başarılı olabiliriz.
Beslenme
ile ilgili araştırmalara baktığımda ortak bir noktada birleştiklerini
görüyorum. Daha az şeker, daha az tuz, daha az yağ içeren gıdalarla
beslenilmesini öneriyorlar.
Çoğu
zaman karın açlığı değil de duygusal açlığı doyurmak için yiyoruz. Örneğin yorucu
bir günün sonrasında eve gittiğinde kendine kocaman bir bardak kahve yapıp yanında
bir de çikolatalı gofret yiyen kişi, günün yorgunluğunu, stresini atmak için bu
rahatlatıcı gıdaya ihtiyaç duyuyordur. Güzel bir iş başardığında ya da çok
keyifsiz olduğunda, koca bir kremalı çikolatalı pasta almaya giden kişi, şekerli
gıdaların hemen enerjiyi yükseltmesinden dolayı beyninin hızlıca iyi hissetme
sinyalleri yollamasına tav oluyordur. Bu
tür besinler aslında duygusal açlığı doyurmaya yönelik rahatlatıcı besinlerdir.
Bu duygusal
bağlanmayı iptal etmek mümkün müdür? Her üzüldüğünde, her mutlu olduğunda
şekere, pizzaya, makarna ya da pastaya saldırmak yerine açlığı duygulardan
bağımsız bir şekilde doyurmayı öğrenmek mümkün müdür? Sevmediğimiz ama sağlıklı
olan gıdalara alışmak mümkün müdür?
Belki
de bu tür tuzlu, şekerli, asitli gıdalardan bir anda değil, ufak ufak dozunu azaltarak
uzaklaşmak mümkün olabilir. En basit örnek, çayına 3 kesme şeker atan bir
insanın bir hafta boyunca iki şekerle içmeye başlaması olabilir. İki şekerin
tadına alıştıktan sonra 3 şekerin tadı çok fazla gelecektir. Devam eden
haftalarda şeker miktarını bire belki de sonra şekersiz çaya
dönüştürebilecektir. Yani içtiği şekersiz çay da o kişiye aynı hazzı
verecektir. Aslında Pavlov’un köpekleri deneylerinde olduğu gibi bir durum
tekrar edildiğinde, pekiştirildiğinde alışkanlık haline gelir, öğrenilir.
Yine
aynı yöntemle kendimizi sağlıklı gıdalara alıştırabiliriz. Ben ilk kez kefir
içmeyi denediğimde şişenin kapağını açtığımda burnuma gelen ekşi kokuyu almamla
içmekten vazgeçmem bir olmuştu. Sonra kendimi zorlayarak ilaç niyetine yatmadan
önce bir çay bardağından az içmeye başladım. Bir süredir içmeye devam
ediyordum. Şimdilerde aynı ayran gibi keyif alarak içtiğim bir besin oldu.
Demem
o ki evet pastalar, pizzalar, dondurmalar çok lezzetli ve yerken bir anda
mutluluk hissi veriyor. Ama sağlıklı gıdalar da bir zaman sonra aynı kadar
keyif verecektir. Önemli olan ne zaman acıktığımız
için ne zaman duygusal açlığımız için yediğimizin ayırdına varmaktır.
Acıkan
insanın canı özellikle tek bir gıdayı çekmez, açlığını giderecek herhangi bir
sağlıklı besin işini görür. Karnı doyduğunda yemeyi bırakabilir. Yedikten sonra
hiç bir suçluluk duygusu olmaz. Duygusal açlığınızı doyurmak için yediğinizde
ise karın açlığı olmayabilir. Daha yüksek kalorili, yağ ve şeker oranı fazla, sağlıklı sayılamayacak rahatlatıcı besinlere yönelinir. Kendinizde böyle bir
duygusal açlık krizi fark ederseniz hemen bir yürüyüşe çıkın. Bir arkadaşınıza
telefon açın, keyif alacağınız başka bir aktiviteye yönelin. Yeme isteğinizi
durduramıyorsanız, kendinize sağlıklı besinlerden bir rahatlama besini seçin. Ben eskiden rengarenk M&M'lerden yemeye bayılırdım. Şimdi, bir Zumba dersi, biraz koşu ya da bir
avuç badem, biraz kuru üzüm, bir kâse donmuş vişne yeterli oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder