Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

27 Ağustos 2010 Cuma

HERKES YARATICIDIR…

Okuduğum “Herkes Yaratıcıdır” isimli kitap beni düşündürdü. Kitapta yaratıcılık ve başarı üzerine pek çok kısa hikaye var.  Bir tanesi en çok aklımda kalan oldu.


               DIŞARIDAN GELEN SESLER
“Kurbağaların yarışında hedef bir kulenin tepesidir. Yarış; izleyici kurbağaların, yarışmacılara asla başarılı olamayacaklarını, o kulenin tırmanılamaz olduğunu bağırışmalayla başlar. Gerçekten de yarışmacı kurbağalar birer birer yarıştan çekilir. Tek bir kurbağa kalır. O hiç yolunu değiştirmeden zıplamaya devam eder ve başarılması imkansız denileni başarıp kulenin tepesine varır. Çünkü o kurbağa sağırdır.”

Kendi korkularımız, dışarıdan gelen seslerle birleşince katmerlenir ve engele dönüşür. İşte o yüzden başarmak için bu korku dolu seslere sağır olmak gerekir. Kendimize koyduğumuz engelleri, etrafımızda var olan dış engelleri farkedince başarılı olma ihtimali artar. Çünkü o engeller yaratıcılığı, yeni şeyler üretme enerjisini ketler.


Impossible(olanaksız) denen şey aslında bizim onu nasıl okuduğumuzla ilgilidir. Dışarıdan gelen “yapamazsın, beceremezsin, bu iş olmaz” söylemlerine kulağımızı kapatabilirsek, kendi gücümüze inanırsak küçük bir kelime oyunu ile aynı kelimeyi I’m Possible (olanaklıyım) olarak okuyabiliriz.

Hepimizin hayatında pek çok başarısızlıkları ve hataları olmuştur. Ben kendi adıma hatalardan payımı aldım. Bunların bazıları özel hayatımda yaptığım sosyal hatalar, bazıları da iş hayatında yaptığım somut hatalardır. Farkettim ki hata yapma fırsatım olan alanlarda daha çok gelişmiş ve daha başarılı olmuşum. Edindiğim tecrübeler önce beni yıldırsa da uzun vadede başarıya ulaşmama yardımcı olmuş.  Çevreden gelen olumsuz yorumları duymamak, girişimlerim başarısız sonuçlansa bile pes etmemek, yeni fikirler geliştirmeyi sürdürmek, daha çok denemek başarıya giden yol olmuş. Bazen herkese anlamsız görünen bir adım bambaşka sonuçlara götürebilir. İşte bu; yeniyi denemektir, yaratıcılıktır.

Bugün biraz hüzünlüyüm. Yaşam/Ölüm kavramlarını sorguluyorum. Hayatta kalmak nasıl becerilir onu düşünüyorum.Yok, yok! Öyle 100 yıl ve fazlası yaşayarak hayatta kalmak değil benim kastettiğim.  Gustave Flaubert Madame Bovary ile, Klimt The Kiss tablosuyla, Gaudi La Sagrada Familia ile  hayatımızda kalıcılığını sürdürüyor. Yaratıcı insanların dünya üzerinde enerjisi tükenmiyor. Hayatları son bulsa da onlar hayatta kalmayı sürdürüyor.

Ben başarılı olmak, yaratmak, yarattıklarımla hayatta kalmak istiyorum. Benden sonra da hatırlanacak neşeli hikayelerimle, ağızdan ağıza dolaşan fikirlerimle, birinin kahkahasında, bir başkasının özleminde, öbürünün okuduğu kitapta hayatta kalmak istiyorum.

Kitapta, duygular hakkında kısa bir şiir koymuşlar.

Duygular sürekli olamazlar.
Onlar hareket ederler.
Bu nedenle onlara duygu denir. (Emotion)
Birinden diğerine sen sürekli hareket edersin.
Şu an üzgünsün sonraki an mutlusun(….)
Bu böyle sürer.

Evet! Bu böyle sürer.

Kitap: “Herkes Yaratıcıdır” Solmaz havuz-Sevil Bremer, Cinius Yayınları 2010

Diğerini Facebookta dolaşan resimlerden aldım. 

13 Ağustos 2010 Cuma

HAYAL ET



Ben kıvırcık saçlı kadınlar tanıyorum. Onlar tanıdığım başka insanlara benzemiyorlar. Kurallara uymayı pek sevmiyorlar. Kendi kurallarını yazıyorlar. Kendi ayakları üzerinde durmak istiyorlar. Özgür ama ailesine bağlı, yerleşik ama aklı bir karış havada olmayı seviyorlar. Bu kadınlar hayatı doya doya yaşamak istiyorlar. Onlar kimsenin gitmediği yoldan yürümeyi seçiyorlar. Bazen yolda engellerle karşılaşınca hata yaptıklarını farkediyorlar ama yılmadan, ders alıp yola devam ediyorlar. Yeni çözümler üretip gelişimin peşinde koşuyorlar. Ne olursa olsun; mutlu olacağı hayatı hayal etmeye devam ediyorlar ve onu yaşıyorlar.


Küçük bir kızken, o kıvırcık saçlı kadınlardan olmayı hayal ederdim. Kendi ayaklarının üzerinde duran, toplumla uyumlu ama bir o kadar da farklı ve kendi kalabilen biri olmayı hayal ederdim. Zorluklarla baş edebilen, kimi zaman gülüp geçen, kimi zaman çok üzülen ama yine de ayakta kalabilen kıvırcık saçlı bir kadın olmayı hayal ederdim. Hem demir kadar sağlam kalıp hem de duygularıyla eğilip bükülebilen biri olmayı hayal ederdim. Bu hafta farkettim ki artık ben de onlardan biriyim. Büyüdüm ve hayal ettiğim kıvırcık saçlı kadın oldum. Tabi o kıvırcık saçlı kadın olmanın bir bedeli de varmış. O zamanlar bunu bilmezdim şimdi öğrendim.

Hayal ettiklerimi düşündüm. Hayatımın ne kadarının kendi hayal ettiklerimden oluştuğunu farkettim. Çevremdeki insanları gözlemledim. Hepimiz kendimiz için farkında olmasak da hayal ediyoruz. Nasıl bir ev istediğimizi, nasıl bir aile istediğimizi, gideceğimiz tatilin nasıl geçmesini istediğimizi, ne tür bir işte çalışmak istediğimizi hayal ediyoruz. Bu haftaki arkadaş sohbetlerimizde sıklıkla “hayalinde canlandırmak” (Visualize) kelimesi dolandı.
Kimi insanlar içindeki gücün farkındalar. Hayatı için güzel, olumlu şeyler hayal ediyorlar. Yeterince hayal ederlerse, hayatın onları olduracak yönde akışa geçeceğini biliyorlar. Bazı insanlar ise içindeki gücün hiç farkında değiller. İki lafın birisi olumusuz oluyor. “vallahi düşüp bayılacam, ay bu adam beni hasta edecek, korkunç bir işte çalışıyorum, zaten benim başıma hep aksilikler gelir, bizim ailede herkes şeker hastası kesin bende de olur” gibi cümleler çıkıyor ağızlarından hep. Bu tür insanlar ise ne yazık ki hayatın akışında bilinçsizce hayal ettikleri olumsuzlukları gerçek haline getiriyorlar. Aksilikler onları buluyor, hasta oluyorlar, işlerinden mutsuz oluyorlar. Çünkü her şeyin yolunda gittiğini, sağlıklı olduklarını hayal etmiyorlar. 

Birkaç akşamdır uykuya dalmadan önce hayatımda olmasını istediğim şeylerin görüntülerini yaratmaya zaman ayırıyorum. Tıpkı örgü ören bir kadının ilk ilmeği attığı zaman; yapacağı hırka, bere ya da atkının şeklini gözünün önüne getirmesi gibi ben de hayatımda olmasını istediklerimi ilmek ilmek hayal ediyorum. Biliyorum ki her yeni ilmekte zihnimdeki o imaja biraz daha yaklaşıyorum. Hayatımda ne olmasını istiyorsam, kendimi hangi resmin içinde görüntülüyorsam o hayatı oluşturuyorum.

Biraz önce kova burcu için haftalık bir yorum okudum. Kısa bir alıntı yapmak istiyorum.

 “Bu hafta; hayatına getirdiğin görüntüler ve kendini çevrelediğin imajları seçerken daha proaktif ve bilinçli olmak için mükemmel zaman. Hayalgücünün getirdiği görüntü akışını yönlendirmeye önem ver….Kendine bir iyilik yap ve olabildiğince etrafındaki güzellikleri fark et. Çöplüklerin üzerinde güzel bahçeler, çatık kaşlı insanlarda enteresan suratlar hayal et…..”

Bu sabah; hayal etmenin gücüne inanan ve hayal edebilen kişilerden biri hayaline kavuştu. Tebrikler ve Dünya’ya hoş geldin Karla.

Hayal etmeye devam…