Hergün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Her yaşantı ruhumuzda bir iz bırakıp geçiyor. Ben, bu izlerin hayatımızdaki pozitif izdüşümlerinin takipçisiyim.

11 Ekim 2016 Salı

ZAMANI GELDİ- 11-10-2016






İnsanlarda hep şikayet edip durma eğilimi vardır. İlişkilerimizde karşımızdaki kişinin bizi yeterince sevmediğinden, kilo veremediğimizden, işleri yetiştirememekten, arkadaşlarımızla ne kadar az görüştüğümüzden, spor yapmaya zaman bulamadığımızdan ve daha bir sürü şeyden şikayet edebiliriz. Bazı şeylerin az olmasından, bazı şeylerin fazla gelmesinden yakınır dururuz.







Ben de  bir süredir bu blogla ilgilenememekten, yazı yazmaya ara vermek zorunda kalmaktan!! mızırdanıp duruyordum. Sanki ben kurbanmışım da birileri zorla benim yazmamı engellemiş gibi şikayet ediyordum. Halbuki çok da severek ilgilendiğim, zamanımın büyük bölümünü birlikte geçirmek istediğim küçük bir kız çocuğu büyütüyorum son üç yıldır. Her anından da çok keyif alıyorum.
Peki neden şikayet edip kendimi kurban durumuna soktum ki? Bunu biraz düşününce fark ettim ki kurban olunca olanlar üzerinde senden büyük bir gücün etkisi vardır ve eğer bir hata oluyorsa, eksiklik var ise bunun için sen suçlanamazsın. Ohhh attım mı sorumluluğu üzerimden... Yazamadım çünkü çocukla ilgilenmem gerekiyor. Yazamadım, işe git gel, çocuğun programlarına yetiş, ev, yemek, kocayla ilgilen derken zamanım olmuyor.  Çünkü blogumu açarken anlaşmanın şartlarını belirlemiştim. Yazı A4 sayfası boyutunda olacaktı, kendi yaşamımdan ve psikolojik bir konudan esinlenecekti ve her hafta bir yazı girişi yapacaktım. Ve bu beni çok mutlu ediyordu. Her yeni yazıya ilham bulmak, hazırlama süreci, okuyanlardan aldığım geri bildirimler beni çok keyiflendiriyordu. Bu anlaşma şartlarını sağlayamayınca da kendi kendime utancımdan yazı yazmayı bıraktım gitti.  Oysa ben bu blogu keyif aldığım için yazmıyor muydum?  Biz bu hayat bu anlaşmalarını mutlu olmak için yapmıyor muyduk? Bu işte bir yanlış vardı.  Anlaşmanın şartlarını gözden geçirdim ve yeni koşullarıma uygun olacak şekilde değiştirdim. Artık ayda iki yazı yazmak ve kelime sınırı da koymamayı seçtim. Her hafta bir saat çeşitli konularla ilgili  yazmaya zaman ayırmaya karar verdim. Hayatın her alanındaki anlaşmalarımızı da bize verdiği tatmine göre değiştirebilir, hatta artık işe yaramıyorsa sonlandırabiliriz.

Kendime söylediğim ve hatırlamak için buraya yazmak istediğim notlarım var.
Hayatın sorumluluğunu eline al, sen kurban değilsin. Eski yaptığın bir anlaşma şimdi işine yaramıyorsa, ve seni mutlu etmiyorsa o zaman otur anlaşmanın şartlarını gözden geçir. Gerekli değişiklikleri yap ve seni yeniden mutlu eden hale getir. Bu bir hayat oyunu ve seni mutlu eden oyunun içinde ol.

Seçimlerinin farkında ol ve mızırdanma. Bir şeyi yapmayı seçmişsem eğer o bana doyum verdiği için seçmişimdir. Bunu kabullen ve hayat seçiminden mutlu ol. Seçimlerimi değiştirmek her zaman benim elimde. Çalıştığım iş, yaşadığım ülke, sahip olduğum ilişkiler, spora vs. ayırdığım zaman hepsi benim seçimim. Bana getirdiklerini de memnuniyetle kabul ediyorum. Yapamadıklarım için de şikayet etmek yerine yeni olanakları gözden geçireceğim.

Sahip olduklarına her gün şükret. Bunu evdeki herkese öğretmeye çalışıyorum. Ne kadar çok kişi bilirse o kadar atlama ihtimalim azalıyor. Bizim kızımla akşam yatmadan önce şükürler olsun seanslarımız var. Hatta bazen o bana "haydi anne şükürlerimizi yapalım" demeye başladı.



PS: Outlook44 ekibi şükürler olsun ki yollarımız kesişmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder